Hazır geçmişken anlatılanlar vardır, insan 7 sene önce yaşadığı şeyi bile aynı duyguyla anlatabilir. Bu insanlardan biriyim, bu hikayeleri "Hazır Geçmişken" başlığı altında kısa kısa, olabildiğince olduğu gibi anlatmayı çok özledim.


İkili gönül ilişkilerinde (kişi sayısı yaşam tarzına ve bakış açısına göre değişebilir) öğrendiğim ilk şey şu oldu: Sevip kavuşma mevzusunu ilk kez yaşıyorsan hayatının en cesur ilişkisi olmaya onu aday gösterebilirsin.


Çünkü kaybetmekten korktuğun kadar kazanmaya da alışkın değilsin, henüz insanlar yüzünden törpülenmemiş taptaze ve sivri duygularınla hareket ediyorsun, olabildiğin en ilkel halinsin ve bu sana inanılmaz bir korkuyla beraber inanılmaz da bir cesaret veriyor.


Nasılsa bağlanmadın daha önce kimseyle, evet birilerine bağlandın ama kimseyle bağlanmamış olmanın "olmayınca da olmuştu bu zamana kadar" halini dorukta hissediyor ve tamamen götü buna yaslıyorsun. Hayatımda geri dönmek istediğim duygu durumu tam olarak bu. Birileri girdikçe, bünye birini tamamen kaybetmenin boşluğunu yaşadıkça bundan geri çekiliyor; sivri duyguların törpüleniyor, hareketlerin yumuşuyor, taviz vermenin had safhasından henüz çok uzak olan o geleceği selamlıyorsun. Gelecek; bulanık gözlerle sana bakıyor, gelecekte seni geçmişe olan özlemin beklediğini o an göremiyorsun.


Sözde iyi insan olmak için sen kendini törpüledikçe törpülenecek bir sürü şey daha çıkartıyorlar içinden, elinde güç kuvvet kalmayana kadar kendinle uğraşıyorsun, darmadağın halde yaranmaya çalışmanın kan teri içinde kabul edilme arzusunu yaşamayı hayalliyorsun. Ah güzelim, ah safım...


Öğrendiğim ilk şeyin mağaradan çıkarmadığım duygularla yaşamayı öğrenmek olacağını bilseydim hayatım çok daha kolay olurdu şu an, hiç çıkarmazdım, onların o haliyle yaşamaya müsaade ederdim.


İnsan iyiyken insan; insan kendine de iyiyken kötüyü ayırt ettiğinde ona, duygularını kenara koyarak tepki verebildiğinde de iyi insan... Biz ikinci kısmı kaçırıyoruz.