Yakın zamanda öğrendiğim, öğrendiğim an epey etkilendiğim o kelime.

“Durumları aynı olanlar” anlamına geliyormuş. Hangi çoğunluktayım ki? Hemhal olduklarım kim? Hangi durumdan bir araya geldik? Ne kadar haberdarız birbirimizden? Bir hiyerarşiye sahip miyiz, yoksa kolektif olmanın sınırlarını mı aşındırıyoruz? 

Kedilerle hemhal olabilir miyim, yoksa insanın piçine kalmak zorunda mıyım hala?

Aynı durumda olduğumu sandığım insanlardan pek hazmetmedim açıkçası geçen zamanlarda. Yani nasıl anlatsam emin değilim ama tanımlayabilirim. 

Bir boşluk düşünün ama derinliği var. Ve epey derin, taş atsam düşüşünü duyuyorum ama ses o kadar uzak ki. 

Boşluk ama eni ve boyu var. Rakamlarla aram pek iyi değil fakat uzadıkça uzuyor bazı geceler. Sabit değil ama ölçülü. “Önemli olan düşüş değil, iniş.” 

Taş düşerken beynimin içinden geçenler tekrar ediyor kendini. “Önemli olan düşüş değil, iniş” 

İnsanın bir taş ile birçok benzer yanı olabilir. Biçimsiz olabilir mesela, renksiz olabilir, soğuk olabilir, kırılmış, hasarlı olabilir.

Asla ama asla bir taş bir insan gibi riyakar olamaz. 

O yüzden yeryüzündeki bir taş benim için birden fazla insandan daha değerli olacak her zaman.

Ve insanlık hiçbir vakit bir taş ile hemhal olamayacak.

Asıl yaralayıcı olan, kimseyle aynı durumda olamayışım. Delilik seviyemin zorlayıcı tınısı, etimin altına gömülü onlarca mühür, belki deneyim desek daha doğru; zaten yavaş olan yürüyüşümü daha da yavaşlatıp yarışın gerisinde kalmamı ve sonunculuk madalyasını kazandırıyor bana. Neyse ki “sonunda” kazandım. Sonunculuk madalyam gururla iki mememin arasında artık. 

Enayilik desek daha doğru ama kaba olmak pek bana göre değil. Bana göre olanı merak edebilirsiniz. Ben 23 yıldır arıyorum ve merakımdan çatlamadım henüz. 

Boşluğu yeniden hatırlayalım. Derinliği olan ve boyut kazanmış olan boşluğu. Bazı geceler yatağınıza kadar gelebilir. 

Cüretkar. 

Sırtınızı dönebilirsiniz fakat ben bu boşlukla sevişmekten alıkoyamayacağım kendimi. 

Hemhal olduğum, güvende hissettiğim o derin tutku. 

Boşluk.