dağlardan gelir sesim ağzıma döner

döner döner durur turna başı dumanlı

rengini vermiş

kokusunu yitirmiş bizim eller

hoyrat yeller taze gelinciğe vurmuş

çiçekler doğurmuş uçuruma akan pınar

ne düştüyse payıma

sevgiye

aşka

ve kavgaya dair

dağlardan gelir dağlar döner


sen bunca kilometreden nasıl da güzelsin çıplak çırıl

unutulmuş bir denizin merkezinde durmuşsun

tuzlu suyu çekmiş gözlerin

beyaz bacaklarında boyalı ellerin

baldırında merhametsiz bir ben

düşündükçe ayaklarını genişlemekte göğsüm

sürratle duble damar yolu açmalısın hafızama

ellerin çocukluğumu okşarken

saçların diz kapaklarımdaki kana bulaşmalı

sen sevgiye

aşka

ve kavgaya dair

payıma düşenden fazlası

bu dünyadan aldığım kârım

kara çağda karım


hadi al sesimi sür küfürden delinmiş kulaklarına

yamala üstüne aşkımın sözlerini

çocukken babanın annene bağırışlarında gömüldüğün toprağı bula yüzüme

ne emerdi ışığı gündüz gözüne

karanlıkta hangi ses ayırt edilirdi diğerinden

şimdi sana kalan yalnız içi boş bir çerçeve

ne koyarsan içine yükledikçe dökülen

boşluğun da bir ağırlığı varmış

bu payıma düşenin oldukça fazlası

bari beni içinden silkeleme


bilirsin yaramı saran merhametli ellerin daha büyük yaralar açabilecek kuvvette

dudaklarınla tenime diktiğin çiçekleri

hoyrat adımlarla giderek öldürme

acımasızca akan çavlanda pakladığın her bir hücreni öpeyim

beni katık et ekmeğine


düşmanım yokluğunu kundaklatan gecelere

büyüdükçe büyüyen bu yalnızlık

beni bir yılan gibi sarmak üzere

artık gözlerine gece kalmalı karanlıklar

ve hece hece konuşmalı dilsiz gece

özür dilerim sorguladığım tanrı'dan

paydam neydi de payıma düşürdüğü sensin

senin

yaşama bağlayan beyaz ellerin


*bu şiiri rümeysa çiloğlu ile yazdım.