Aldığı ilham ile birlikte kelimelerini cephesiz kaldığı bir savaşın ortasında insanlığa haykırdı. İnsanların zihinlerinde dolaşacak olan bilgi birikimi olan nöron insanlara bilmediğimiz bir şeyi nasıl bilebiliriz sorusunu sordurtabilirdi. Sahiden insanlar unutmuş oldukları insan olabilme özelliğini hatırlayabilecek miydi?


-Kahramanımız'' Dolaylı yollardan zorunda bırakıldığımız kurallar içerisinde yaşamaktan ve kötülüğü bu kadar kolay kabul etmekten sıkılmadınız mı? Aldığınız giydiğiniz tükettiğiniz insanlardan sıkıldığınız gibi kötülükten neden sıkılmadınız? Size kim olduğunuzu hatırlatmanın zamanı geldi sanırım. Lütfen beni dikkatle dinleyin.


Olgular mı olayları oluşturur?

Yoksa olaylar mı olguları oluşturur?

Biri olmadan bir diğerinin bir önemi yok. Tıpkı insanlar gibi, tekillik ile ifade edilen her şeyin hiçlik ile yansımalarını yaşadığımız şu 2112 yılında, yaşananların sadece insana özgü olmuş olması bizleri bencillik ve kibir hiçliği içerisinde yok etmekte sanırım yoksa bir insan bir diğer insanı niye öldürsün.


Tekillik ile ifade edilen derken aslında Abil ile Kabile getirmek istediğim bir konudur. Abil ile Kabilin tekilliğin hiçlik ile arasındaki ifadelerini yaşadıklarını, bugüne kadar gelen kötülükler ile anlıyoruz aslında.


İlk olgu Abil ile Kabil ise olaylar şimdiye kadar yaşanan kötülüklerdir diyebiliriz.

İlk olay der isek olaylar silsilesi halinde devam eden bir süreç.

Olgu olması için hiçliğin içerisindeki ifadelerin gerçeklikteki yansıması olan suç ve ceza dediğimizde aslında bu bir olgu olmaktan çıkar ve olaylar silsilesi halinde devam eder.

Çünkü ilk olgu Abil ile Kabil arasındaki çıkan kavga değildir, ilk olgu birbirlerini öldürebilecek bir özgür iradeye sahip olduklarını anladıkları andır.

Bir an düşünün, binlerce yıldır devam ediyor.

Bir anlığına gelmiş olduğumuz şu dünyaya bir anlığına da gidebiliyoruz.


Olgulaştırmaya çalıştığımız şu dünyada, olgu(n)laştırmanın da bir formülü vardır sanırım. En azından pi sayısı ve kuantum olduğu için şanslı sayılırız. Peki bir insanın hayatını olgu(n)laştırmanın formülü varsa var oluşumuzun nerede gizli olduğunu bulabilir miyiz?

Senin olgun nedir? Ve ilk olayın nedir?


Benim ilk olayım, çocukken gerçekleşmişti sınıflar arasındaki turnuvada gol atınca arkadaşlarım tarafından sevilmeye başlamıştım. Olgumu daha anlayamadım olayların silsilesine kapılıp gidiyorum umarım bir gün olgumu da anlarım.


Düşüncelerin dünya ile olgu(n)laştırılması tanrıcılık mıdır? Bilmem belki de iyi düşünceye sahip insanların olgu(n)laştırdığı bir dünyaya ihtiyacımız vardır.


Bir varoluş yaşamak var olduğun anlamına gelmez. Bir sonraki var oluş için var olduğun anlamına gelir. İlerleyiş hiç bir zaman bitmez. 30 yaşında bir insan düşün, gerçekten 30 yaşında mı? Milyarlarca yıllık gezegende kaç yaşında olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Koskoca evrenin bile ilerleyişi varken insanın duraksamasındaki hezeyanları göremeyecek kadar kör müyüz? Peki sahiden biz kaç yaşındayız? Ölüme yaklaşmak yaşlanmak ise burada bir tezat var. Çocuklarda ölüyor ey insanlar!


Sahiden biz kaç yaşındayız?



Olgu(n)laşmaya geldiğimiz şu dünyada bir cinayet kaç yaşında işlenir. Olaylar silsilesinin getirmiş olduğu duygusal hezeyanlarımız ile yanlışların doğrusallaştırılması için konulan kurallarla ve farkında olmadan tabulaştırılmış inançlarımızla sahiden biz kaç yaşındasınız?''


Henüz yayınlanmamış olan güzel bir kitabın güzel bir bölümüydü okuduğunuz için teşekkürler...