Gözlerinizi kapatıp düşünmeye çalışın. Bu zamana kadar öldürülen kadınları ve onların katillerini gözünüzün önüne getirin. Bu katiller kim? Neden bu kadar caniler? Ne oldu da vicdanlarını bir kenara bırakıp insanların hayatlarını ellerinden almayı kendilerine hak bildiler? Onlar için can almak kolay bir iş miydi yoksa hep bir cinnet anı mıydı tüm mesele… Peki asıl önemli soru, şu an neredeler? Gereken cezayı aldılar mı yoksa ellerini kollarını sallayıp dışarıda yaşamlarını sürdürmeye devam mı ediyorlar, sanki yaşamdan kopardıkları her can için ödül verilmiş gibi…

Her kadın, çocuk cinayetlerinde kafamızda yankılanan sorulardan sadece birkaçı bunlar. Vakalarda sorulan sorular aynı kalsa da ulaşılan cevaplar sürekli değişiyor. Tıpkı bu katillerin ortak noktaları gibi… Evet, ortak noktaları. Onları katil olmaya iten etkenler. Çünkü kimse günün birinde suç işlemek için dünyaya gözlerini açmıyor veyahut hayatı boyunca katilliği kendilerinde bir amaç edinmiyorlar. Aile yapıları, yetiştikleri ortamlar, toplum yapısı gibi etkenler onların karakterleri ile birleşince maalesef ki kötü sonuçlar doğurabiliyor. Peki size sorum şu: Bu saydığım etkenler sizce bir insanı suça teşvik etmek için gerekli sebepler midir? Siz düşünmeye başlarken ben de kendi bakış açımdan anlatmaya başlayayım

Bence fazlasıyla teşvik eden sebeplerdir. Nasıl mı?

Şöyle ki hepinizin, hepimizin bildiği gibi kadınlara karşı geçmişten beri gelen bir öfke, nefret duygusu var. Öyle nefret doluydular ki sanki onlar yaşamayı hiç hak etmiyorlar gibi davranıyorlardı, onların sayesinde nefes aldıklarını pek idrak edememişler gibi. Birtakım tiksindirici bakışlara maruz kalmıyormuş gibi her gün aşağılanıyorlardı, o da yetmezmiş gibi kız çocukları diri diri gömülüp öldürülüyordu. Bunlar bayağı eski zamanlarda oldu diye rahat nefes almayın çünkü diri diri gömmek eylemi katlanarak üstüne farklı eylemler gelerek devam etti, ediyor ve maalesef devam edecek gibi görünüyor. Bu ve buna benzer birçok işkence, psikolojik şiddet, hepsi yer alıyordu. Günümüzde de bu tarz durumlar var ama tek bir farkla… Şu an kadınlar, kadınlarımız daha bilinçli. Zorbalığa karşı boyun eğip susmuyorlar, kendi haklarının farkındalar ve her şeyden önemlisi kendilerine değer veriyorlar. Bu güçlü duruşları hazmedemeyen kişiler yüzünden ise kadın-erkek çatışması ortaya çıkıyor. Onların gözünde kadınlar yaşamamalı, okumamalı; temizlik, yemek, çocuğa bakmak gibi işleri yapmalı. Kısacası yaşayan bir ölü gibi olup bazen babasının, bazen ağabeyinin, bazen amca/dayının bazense kocasının, yani karşı cinsinin ağzından çıkacak kelimeler ile yaşamını sürdürmeli. Onların istedikleri şey bu, onlara muhtaç kadınlar. Bu kişileri de bu hale getiren elbette ki kendi kafa yapısındaki ailesi, yetiştiği ortam. Aldığı eğitim, kültür pek bir etken değil. Ne de olsa okumuş cahil çok insan var.

İstediği eğitimi alsın, istediği okula gitsin aile onu nasıl yetiştirdi ise öyle devam eder. Ne gördüyse, neye maruz kaldıysa onu yapar. Şöyle ki erkek çocuk dünyaya geldiği andan itibaren ayırımcılıkla karşılanıyor zaten. 

Yine gözlerimizi kapatıp hayal kuralım. Bu zihniyetteki bir çiftin bir kız ve bir erkek çocukları olsun. Bunların dünyaya geldikten sonra özellikle erkek çocuk için, evde oluşan bayram havasını tahmin etmek zor olmaz. Erkek çocuğunun etrafında pervane olmalar, onu el üstünde tutmalar vs. ileride oluşacak durumların sadece başlangıcı. Zaman geçtikte yapılan ayrımlar da şekil değiştirecek. Yeri gelecek erkek çocuk koltukta oturup televizyon izlerken onunla aynı işi yapmış olan kız kardeşi hem ona hem de babasına hizmet etmeye devam edecek. Yine zaman geçmeye devam edecek, sosyalleşmeler başlayacak. Erkeğin istediği saatte dışarı çıkıp istediği geç saatte eve dönme veyahut dönmeme zamanları, kızın ise arada bir dışarı çıkma, çıktığı zaman bile belirlenen saatte evde olma, o da yetmezmiş gibi görüştüğü her arkadaşının kim olduğunun aile tarafından bilinmesi gereken zamanlar… Bitti mi? Tabii ki hayır. Erkeğin sevgilisi olacak ve baba bununla gurur duyacak, kızın sevgilisi olacak, bu yüzden dayak bile yiyebilecek çünkü o bir kız. Zaten bu kafayı da anlamıyorum. Erkek bir kızı sevince "aslan oğlum" diyorsunuz da sevdiği kişinin cinsiyeti "kız/kadın," yani mantıklı düşünürsek bir kadın da erkeği sevecek. E o zaman kadına neden bu durumu hak görmüyorsunuz? Kadınlar nasıl var olsun istiyorsunuz? Okumasın, çalışmasın, sevmesin, istemediği zaman bile çocuk doğursun. Ne de olsa sizin gözünüzde tek vasfı bu...

Erkek ise aile ve toplumun yanlış düşüncesine maruz kalarak yetiştiği için kendini bir şey sanmaya başlayacak. Hatta o kadar önemli bir şahsiyet olarak görecek ki kendini, namus kavramı da onun için geçerli olmadığından her istediğini yapabileceğini, istediği her kadınla birlikte olabileceğini sanacak. Kadın istemeyince de tacizler, tecavüzler, cinayetler ortaya çıkacak, çıkıyor da.

Maalesef ki bu zamana kadar binlerce kadın öldürüldü ve öldürülmeye de devam ediyor. Her kadın bir önceki yitirilen can için adalet çığlığı atarken bir sonraki kurbanın kendisi olduğundan habersizdir.