Çokça çıkmıştır karşımıza bu söz: Her gecenin bir sabahı vardır. Elbette her gecenin bir sabahı oldu ama kaç sabahın güneşi doğdu? Güneşsiz sabahları geceden ayrı tutmadım hiçbir zaman. Çünkü aydınlanmadı günüm. Gecenin karanlığı doğdu bu sefer de sabahlarıma. Gecenin karası sabahın grisine bulandı çoğu zaman.
Çok ağır, çok karanlık geceler yaşadık. Bu gecelerin sonunda sabah olsa da güneş doğsa da gün aymadı çoğu zaman bizim için. Ben hala o gecedeyim mesela. Beni terk ettiğin o gecede... O geceden sonra sabah hiç olmadı bana, tam üç yıl boyunca... Son sözlerin hala zihnimin bir köşesinde yankılanıyor. Ben gitmek istedim, sen izin vermedin, kulağımda hep zırladın… Hiç unutmadım, unutamadım bu sözlerini. Gözyaşlarımın yanaklarımı yaktığı o sıcaklığını hiç unutmadım. İşte buydu benim bu dünyadaki cehennem ateşim. Hiçbir acı beni bu kadar yakmamıştı.
Seni bilmem neredesin ama eğer benim nerede olduğumu bilmek istersen ben o gecedeyim hala... O gecede kaldım çünkü o geceden sonra benim hiçbir sabahıma güneş doğmadı...
Bil istedim.