Uzak gökyüzü ıstırabına kapılmış olan bulutların özlemi nerede aranır? Benim henüz buna karşı bir fikrim yok. Ancak ıstırap olan gökyüzünü özlüyorum. Seni anlatabilmek, anlatmaya çalışmak, anlatmak… Keder severken sorgulanır mı?


Bu kimin yaşanmışlığı, hangi bedendeki kaybolan ruhun özlemiyim? Keder içinde kaderi çekerken kendimi anlatabilmeyi nasıl hatırlarım. Seni yanımdayken hatırlayabilmek, geçmişi hatırlamak, hatırlatmak, hatırlamaya çalışmak, hatırlamak… İnsan severken zorlanır mı?


Tam olarak Şişhane taraflarında rüzgarın çalan gitardan daha çok duyulduğu zamanlardan nefesimi hissettim. Yalnız bir halde tahta bankta nefesimi dinler oldum uzun bir süre. Zamanın o an benim için ne anlama geldiğinin önemi yoktu, rüzgara eşlik eden saçlarımla derince daldım uzaklardaki limanlara.


Denize eşlik eden soluklarıma karışan gökyüzüne yöneldim. İnceledim uzun uzun, nefesimin varlığını unuttuğum zamanda gökyüzüne yine yöneldim. Hava soğudu, gözlerim yaşardı aniden. O rüzgarıyla beni boğarken hiç gözlerimi ayırmadan bakıyordum aradığım bulutların özlemine. Nefesim bir haykırışa dönüşmeden bıraktı beni olduğum yerde. Toparlanıp yine her zamanki rotadan şaşmayıp keşfedilecek şeyleri sonraki güne erteledim.


Sonraki gün güneşin ardındaki bulutları görür oldum gökyüzünde. Rüzgar birden yine bastırdı, derimin en ulaşılmayan hücrelerine kadar hissettirdi şiddetini. Bulutlar dağıldı bir anda tekrar tüm çıplaklığıyla karşımdaydı denize karışan renklerinin farkındalığı. Yansıttıklarıydı sadece gök benim için, zaman için, yansıtacakları için bir beklentim yoktu. Biliyordum rüzgarlara sadece kapılan ben değildim, sadece benim saçlarımdan süzülüp gitmemiş.


Geçen zamandan sanki daha hızlı hareket eden varlığındaki ahenk. Hızlıca paltomu çıkardım eve ulaşınca kendime bir yeşil çay koyup uzandığım kanepede üzerimde kalan kalıntıları bıraktım. Uyandığımda banyoda saçlarımı yıkarken inceldiklerini ve her elimi sürüşümde elimde kalan birkaç tutamla karşılaştım. Lavaboda biriken tutamların derimden ayrılışına aldırış etmeden görünen tutamlarımı da elimle biraz baskı yaparak almaya çalıştım. Onun kadar güçlü değildim bunun farkında olarak evimin güneş vuran balkonuna yöneldim. Balkondan gökyüzünü ayrıştırırken tekrar belirdi tenime karışan varlığı, son tutamlarım onunla beraber karıştı ve gözden kayboldu.


Çantamı ve krem rengi paltomu kucaklayarak evden ayrıldım. Girdiğim sokakların sonları gittikçe uzamaya devam ederken aldırış etmeyen zihnime karşı resmen savaşıyordu. Uzamaya devam eden sokaklarda çıkış aramaya odaklanmışken onu gördüm rüzgara eşlik eden kokusunu alarak. Yöneldim aniden şiddetle rüzgarın esintisine yürüyerek, o olduğu yerde durup bana bakıyordu. Uzayan ve şiddeti artan rüzgara aldırmadan paltom omuzlarımdan yavaşça düşerek parçalandı. Dökülen saçlarım tekrar hızla büyümeye başladı. Elini uzattı hızlıca bana doğru hiçbir şey söylemeyerek, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Nefes almaya çalışsam olmuyor ve bağıramıyordum. Canım yanıyor ancak sessizce şiddete bırakıyordum kendimi. Eline ulaşamadan dizlerimin üzerine düştüm. Gözlerim istemsizce kapandı.


Farklı bir bedende uyanmam çok sürmedi. Kendi ruhuma olan özlemi hatırlamaya başladım. Ancak bu kaçıncı özlemdi kim bilir?


Sadece bunu biliyordum!


Nefes alamadığım tüm zamanlarda benim nefesimle beslenen diğer ruhlara…