herkes uyudu, ben yine uyumadım. durmaya çalıştım sessiz. ödüm kopar benim ya birini tatlı uykusundan uyandırırsam diye. ya sinirlenirse üzülürüm diye. sabah oldu şimdi. sabahın altısı. ezan sesi. çok yüksek. cesaret alıyorum ve daha rahat adım atıyorum. adımlarım balkona götürüyor beni elimde kahvemle. yüksek gürültülü kahvemi içiyorum. sigaramı okuyorum. biri bitiyor, daha uzaktakini yakıyorum. eş zamanlı değil. burnumu çekiyorum sürekli. hava soğuk. sessiz olmaya çalışırken yere çıplak ayak basıyordum. terlikler çok sesli. o zaman da fark etmiştim zaten havanın soğuduğunu. terlikler çok gürültülü. ayaklarımı sıcak tutuyor ama herkes uyurken ve ben uyumamışken tercih etmiyorum giymeyi. tıngır tıngır sesleri var. ya biri uyanırsa diye. o kadar soğuk ki kahvem bile üşüyor. bir sigara yakıyor kahvem. birazdan gün doğacak. o da biliyor bunu seferi başlayan otobüs seslerinden. şehir gürültü doluyor ve bu bir ezan sesiyle başlıyor. "uyanın gün doğdu!" fakat hava hâlâ karanlık. insan ikna olamaz ki günün doğduğuna. gün yalnızca gözlerini güneşe açıp mutlu düşündüğün zaman doğar insana. ve bu çok uzakta. ezanın ışığı ve güneşin gürültüsü kadar uzakta.