Susmayan zihnimde tek bir çığlık duyuldu. Çığlığın sesi karmaşıktı, nasıl desem? Bulanık veya anlaşılması zor, biçimsel değildi. Zihnim sustu çığlığa karşın böyle bir çığlıkla karşılaşmamıştı. “Acaba tekrar edecek mi?” diye kendi kendime düşündüm. Acaba tekrar eder mi? Tekrar edecek miydi? Bir farklılık vardı ama fark edilmeyen bir farklılık içsel ama bir o kadar da değil, var ya da yok. Artık her gün belirli olmayan, kendini tekrar etmeyen saatlerde çığlıklara yer veriyor. Alışıyorum bu sesleri duymaya, kendimden bir parça gibi benimsiyorum, itmiyorum.


Farklılıklardan bahsettik, var ya da yok dediklerimiz. Daha yavaş hissediyorum artık, daha ağırdan alırmışım sanki geçen anları. Gözlerimi de aynı ağırlıkta açar kaparım. Zihnimin çığlıklara karşı verdiği tepkiyi hissetmeye başladım. Ağırdan alışıma zamanın etkisi kalp sesimi bana dinletti. Daha yakından hissediyordum sanki. Boğazımda bir düğüm, nefes almakta zorlanan ciğerlerim, artık gözyaşı dökemiyor gözlerim.

Uykularıma gelirsek, kendimi karmaşıklığın içerisinde bulduğum özgürlük alanı gibi. Onlar da beni sürüklüyor. Kesiliyor sonra, hissedilmiyor. Gözlerimi açışım ile uyku arasında bir fark yok.


Bilincim ne çok açık ne çok kapalı, sadece varlığından emin. Bayağıdır bir çatışma var içerilerde. Artık onlar da bulanık. Bulanık olmayan kısımlar da var tabii, kaybetmemek için uğraşıyorum. Bilemiyorum, fazla mı olumsuz oldu?


Duygular ne yanıltıcı ama hislerimiz de öyle midir?


Bu zaman diliminde meğer ne zorlanmışım. Aydınlığa yürüyecek güç bende var mıdır? Aydınlık, aydınlığı nasıl tanımlarız ki? Bu iç açıcı kavramı... Karanlık olmasaydı aydınlığın önemi var mıydı? O zaman karanlıkta kalan ruhumun aydınlığa karşı bir umudu var. Gelecek günlerin beni hayata bağlamaya yeterli olacağını düşünemiyorum. Çığlıklar bana hangi tarafı gösterir ki bu kadar benimsemişim kendilerini? Ağırlaşan ruhumla aydınlığa uzanan günlere edeceğim tasvir.


Bırak, özgürce yükselsin gökyüzü. Senden uzakta olan aydınlığı yere indireceğine ihtimal verme. O aydınlık her zaman yükseklerde, karanlığında aydınlanmak senin kaderinde. Bırak, özgürce salınsın zihnindeki iplikler. Kimseler o ipleri tutup çekmeyecek, kendileri bulsun ruhunun gerçeklerini. Ne müdahaleci varlıklarız. Özgürlüğü tanımlayamayacak kadar aciz.

Değerli gözlerinden isterim müsaade. Karanlıkta kaldığım odanın ışığını açmak için.


O zaman sorarım karanlığa: “Orada kimse var mı?”