Sanki annesi kendi içindeki acının

Öyle ki tahammülü yok ağacın gölgesine

Bakınca gökyüzüne içinde değişen telef

Güneşle gerdirilmiş yüzüyle beraber

Duruyor dağ yolları boyunca

Pak ve pür

Yarı baygınlık gibi geçen akşamı

Göğsünde yumuşatıp salıveren

Temiz dişli yılanları zehirsiz bir solukta

Teninde yıkayıp

Hiç lekesiz dolamışça kalbin serinliğine ve hürlüğüne

Varıp onu öptüğümde değişen iklim

Dudaklarımdaki yaz

Çekince dudaklarımı artık ayazdır

Bir hayalde bile


Tan ve krizler içinde ufkun

İğnenin geçmediği sert kasların yırtılarak duyulduğu

O naçar günü koynunda karanfille eritip

Bastırınca yaraya

İlk kez ninniyle uyuduk

Yastığımızda terin ve gecenin tadı

Biraz morfin biraz sevilmek inadı

Kaldı öyle fütursuz ellerimizde

Sabah uyandığımızda apansız

Gözlerimizi çevirip dehşetle bakındık

Bir hayale yine


Dindiriyor göğsüne uzanan el oradaki harı

Soğuk ve incecik geliyor izinsiz

Sahibiymiş gibi

Deliren damarı büküp

Geçiyor kendi sonsuzluğuna

Ta ki solgun ve belirsiz yiterek

Cılız çocuklar gibi varlığını çekerek

Onun çekildiği yerden göveriyor hayatlar da

Bir kez daha hissetmek için peşindeyken sebebin

Yana yakıla ararken o buhran sesini

Sirenleri duyup üzerine koşarken kriz umuduyla

Anlarsın ki sirenlere değil

Bir hayale ihtiyacı var bu nebzenin

Israrla düşürülüp kanatılan incelik gibi

Israrla anlayıp onu

Dikenli bir çiçeği etiyle sindirdiğinde

Kıvranarak saçlarının uykusuna daldığında onun

Katıla katıla ağlayacağı gün gelecek

Bir hayalde saflığıyla sevmenin

Düşüp kucağına

Orada tapar gibi birinin varlığına

Yatıp kucağına

Yüzüne değin kaldırırken başını

Geçen o asırlık boşlukta

Yalpalarken sana doğru

Devrilip kucağına

İçinde hiç solmayan dehşeti elbet

Gömecek yaşaran gözleri ardında cesur

Titreyen elleriyle beraber

Bir hayale yine.