Başlangıçsız geçen bir ömre denk aldığım tüm nefesler aslında. Hemhal olduğum ay, secde ederken kainatın boşluğuna, ne feryadı ne de duaları susar içinde. Vaveyla... Bu fizik kurallarına aykırı bir çığlık. Uyusam bile uyanık kalan zihnim, bilincim dışında gerçekleştirir inşasını. Kurduğu binalar, yeryüzünden başlar ve atmosferi delip ışığın hızına denk bir şekilde, kurulmuş farklı evrenlere ulaşmaya çalışır. Kendi yaşamımı farklı olasılıklarla sürdüğüm paralel bir evrende, oradan yine farklı olasılık sürdüren başka paralel evrene sürer zihin inşaatlarım. Bunu anlamanı beklemem. Yalnız beni aklını kaçıranlardan zannetme. Ya dinozorlar yaşamaya devam etseydi demedin mi hiç? Sana bu evrenin farklı bir olasılığında mevcudiyetini anlatamam bunun, fakat inkar etme. Sakınalım kendimizi inkardan. Atmosferin içine sıkışmış bitkiler gibi yaşayalım deme bana. Ben bu fikirlerle ölümü nasıl beklerim? Bir ateş yansıması sularda gezinirkenki gibi olur söylediklerin. Var gibi görünen şu yaşam dolu dünya gibi...

Ansızlığı çaresizce beklerken tüm insanlar gibi kahve içip bunları yazmaya çalışıyorum. İnsan olmanın değerini tartarken zihnim. Bu karmaşanın içinde kaybolan çakmağımı yerine getirmeye uğraşırken. Kurulmuş bir düzende ne gibi bir alemin içinde yaşadığını bilmediğim bir çocuk, ellerinde ihtiyacım olan çakmakla geçer yanımdan. Gülümsetir beni yaşam. Bu olasılığın bile olmadığı başka bir evrende de yaşarken ne gibi tepkilerim olacağını seziyor zihnim. Gel, gelelim bu maneviyatın süslü püslü göklerle doldurduğu ışıl ışıl semaya. Uzaklığını tahmin edemeyeceğim evrenin diğer yakasına. Aşkı hisseden, güzelliklerde yaşayan, kendi suyumda yansıyan özümdeki gerçek kişiye. Hepimizin bir olduğu gün kendinden koparılmış olanlarla birleşinceki bir birleşim yokluk asıllı. Nitekim birleşimdir bu. Süveydalarımla ve temizliğimle boyanmış bir ben. Şu andan bile sahipliğini taşıdığım onlar ve ben. Hissikablelvuku... Demişti dersiniz. Bunu hep dedirtirim ve bu paradoksu anımsatan söylemlerimi ayna gibi yansıtırım zihninin perdelerine. Gözlerin bunları izler. Kahvemin verdiği haz bambaşkadır dudaklarımda. Düşündüğüm ve ihtiyacım olan çakmağın önüme geldiği gibi şimdi başka şeyler düşünürüm. Öz perdemi sererim sularıma, karşımda görmek istediklerimi yansıtırım. Bu evren benim evrenim ve benim hayallerim oldukça, ruhumu saran buhran zevk verir kalbime. Her şey birbirine bağlı enerjilerdir cümlesini uzattım. Gökyüzü benim için bulut perdelerini çekti. Gündüzüm, gecem birbirine karışmış; aklım yoksunluğundan uzak sadece. Bu birikimler ardında sakladım gülümseyişlerimi. Her damlasında ağlar gökyüzü bu sevinçle, akıtır her zerreme kendi içimde biriktirdiklerimi yağmur olup. Bugün kendime yağarken ıslattığım koca şehir faydalanır belki benden. Belki sen de akıttığım sular gibisindir. Fayda etmesini umduğum hayallerim, göz perdelerine düşünce gerçekleşir olasılıkların; kehanetin ve ruhunla bütün kavganı sonlandırır, sen derin bir nefes alıp seni çepeçevre kuşatmış şu kelimelerin anlamlarını dağ gibi taşırken içinde açılan bir tünelden başlarsın inşa etmeye. Tüm sırların böylelikle ulaşır başka olasılıklarda karşılaştığın ruh hallerine. Sulardaki yansımalarınla mutluluklar ümidimle...