Anladım, bana küçük, sade bir defter lazım. Oraya yazmalıyım tüm umutlarımı. Kendime orada gösterişsiz ve yalnızca yüreğimi içine alan bir dünya oluşturmalıyım ancak böyle müphemleştiririm duyguları. Böyle hiç kimseden ve hiçbir şeyden beklentiye girmeden özgürlüğün içinde alırım nefes. Hâlâ duyuyorken, görüyorken hatta düşünüyorken tekabül ettiririm geçmişi geleceğe. Belki o zaman suyunu dökemediğim şiirler de büyür, henüz çocuklar. Daha görecekleri günler mi var dersin? Bilmem, belki de anı kesilmeyen ikindi güneşinde açarlar.
Yok, uyku için erken daha. Görüyorsun, yapacağımız çok iş var. Sen rüzgarı çekeceksin, ben gülü dikeceğim ama bak bunlar dikensiz gül ha! Sakın kırmızı, dikenli bir gül getirme aklına.
Radyoyu kapatalım artık, şimdi sayfaları ütüleyeceğim. Görüyorsun, kaç gündür yazmaktan toplanmadılar daha. Sen de şu üstteki kelimelere parfüm sık, az da kolala, tamamdır.
(Uzun anılar sonra...)
Acıktık gibi sanki? Leziz şiir akşamı sükut dolu kokteyl getirmiştim. Dolapta da soğuk su var; içine durlanmış kelimeler atar, içeriz.