12 yaşındaki bir çocuk ne kadar mı acı yaşayabilir?
Film henüz çok küçük yaştaki bir çocuğun mahkemede yargılanması ile başlamaktadır. Olayların gelişimi geçmiş ve şimdi arasında kademeli olarak gitgeller ile verilir. Mahkemenin asıl konusu ise Zain'in anne ve babasından şikayetçi olmasıdır. Hakimin neden şikayetçisin sorusuna Zain şöyle yanıt verir:
"Beni dünyaya getirdikleri için."
Oldukça can alıcı bir sahneyle başlayan film ağır bir dramı gözler önüne serer. Yoksulluk ve şiddet içinde büyüyen bir çocuğun daha 12 yaşında nelere göğüs gerdiğine tanık oluruz.
Konusunun gerçek olmasından duyulan ızdırap ve çaresizlik bir yana, Zain'in muhteşem oyunculuğu ile film adeta bir şaheser. İnsanın bu kadar içine işlemesinin sebebi ise Zain'in gerçek bir karakter olmasıdır. Yönetmen Labaki'nin verdiği röportaja göre, Zain rolü için Lübnan'da detaylı bir oyuncu taraması yapılmıştır. Evet, rol için sokaktaki bir çocuk seçilmek istenmiştir ve Labaki daha Zain'i görür görmez hissetmiştir, bu işi en iyi onun yapabileceğini. Çünkü Zain kendisi olmuştur. Suriye'den savaş sebebiyle Lübnan'a gelmiştir Zain. Yıllardır sokaklarda yaşadığı şiddet, sefalet, istismar.. Her şeyi filmde yeniden yaşamıştır. Filmi bu gerçekle izlemek çok vurucu. Bir dünyaya bu kadar acı nasıl sığabiliyor?
Çocukların adaletsizlik içinde yüzdüğü bataklık bir hayat. Belki de dünyanın en acı verici durumudur, bir çocuğun 'neden doğdum ve neden buradayım' sorusunu sorması. Çünkü onlar başkalarının hatalarının bedellerini ödeyen masum canlılar. Başarısız sistemlerin cezalarını çeken..
Bir an için olsun kendimizi onların yerine koyduğumuzda şuan sahip olduğumuz her şeye binlerce kez teşekkür etsek de bu onları, o hayatlardan çekip çıkarmıyor. Canları için savaşmadıkları, açlıktan ölümle mücadele etmedikleri, kardeşlerini daha 11 yaşında evlendirmek zorunda kalmadıkları, çocuk yaşta çocuk sahibi olmak zorunda bırakılmadıkları, hayata nefret kusmadıkları, neden doğdum diye sormadıkları bir dünya için bakamayacağımız varlıkların dünyasını cehenneme çevirmeye hakkımız yok.
Sevgili Labaki de bu amaçla yola çıkar ve filmin adını Fransızca kaos anlamına gelen ve lanet ile cehennemi anlatan 'Kefernahum' olarak seçer. Kelime aynı zamanda atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. İkinci anlamına göre, İncil’de hastaların İsa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı. Her açıdan durup düşünmemize ve gerçeklerin bu kadar iç yaralayıcı olduğunu hatırlamamızı sağlayan tokat niteliğinde bir yapıt.
2018 Cannes Film Festivali’ne ana yarışma bölümünden katılan ve Festival’den Jüri Özel Ödülü’yle ayrılan “Kefernahum” Toronto, Melbourne, Saraybosna, Zürih, Busan ve Stockholm gibi uluslararası pek çok festivale konuk olmuştur. Altın Portakal Gençlik Jürisi ve En İyi Erkek Oyuncu Ödüllerini almış ve Altın Palmiye ödülüne de aday gösterilmiştir. Türkiye’de daha önce Filmekimi kapsamında gösterilmişti. Aynı zamanda bu film ile Oscar adayı gösterilen Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki, Oscar'a aday gösterilen ilk kadın Arap yönetmen oldu.
(Yazının buradan sonrası özet niteliğindedir ve spoiler içerir.)
Lübnan'da geçen filmde Zain, çok kardeşli bir ailede neredeyse evi geçindiren kişi konumundadır. Sorumsuz ve umursamaz anne babanın yanında o, okula gitmek yerine kardeşleri için çalışır. Her sabah okul servislerini izlerken gözlerindeki hayal ve kırıklık dolu bakışlar, oldukça yürek burkan cinsten.
Zain'in ailesine karşı verdiği ilk tepki, kız kardeşinin henüz 11 yaşında regl olduğu gerekçesiyle yaşça büyük birisiyle zorla evlendirilmesinedir. Zain onun büyüdüğünü görmemeleri için kardeşinin çamaşırlarını yıkar ve durumu ailesinin olabildiğince geç öğrenmesi için elinden geleni yapar. Ancak birgün korktuğu başına gelir ve Sahar'ı bile bile o adamın kölesi olmak için evlendirirler. Zain engel olmaya çalışsa da başaramaz ve hikaye buradan sonra daha da acı bir hale gelir. Evi terk eder ve bir poşet eşyası ile iş aramaya koyulur. Uzun uğraşlar sonucunda tanıştığı Rahil, onu evine götürür. Kendisi bir kaçak olup gizli çocuğu ile yaşam savaşı vermektedir. Zain küçük Yonas'a hem bakıcılık yapar hem de kendi için yeni bir ev bulmuş olur.
Henüz daha kendi çocukken, küçük bir bebeğe ustalıkla bakabilecek kadar güçlü gözükür Zain. Çünkü hayat onu bu koşullar altında yaşamaya mecbur bırakmıştır. Film Zain'in Yonas'a baktığı zamanlarda oldukça az diyalog ile devam eder. Bu sırada Rahil yakalanmış ve apansızca cezaevine götürülmüştür. Ondan haber alamayan Zain için her şey artık çok daha zordur. Bir an için Yonas'ı bırakıp gitmeye karar verse de yapamaz. Çünkü onlar artık kardeştir.
Hikayeyi izlerken ara sıra mahkemeye geri döner ve olayları yavaş yavaş öğreniriz. Filmin en başında Zain'in yargılanmasının sebebi ise bir adamı bıçaklamış olmasıdır. Bu bilgi en başta verildiği için, sürekli olarak acaba babasını mı bıçakladı şeklinde sorular oluşsa da zihnimizde, Zain'in yurtdışına kaçmak için belgelerini almak istemesi ve eve dönmesiyle asıl olayı anlarız. Aylar sonra eve dönen Zain tabi ki iyi karşılanmaz ve babasının bir ölümü dahi 'lanet olasıca hastane masrafı belgesini de ister misin' diye sorması ile Sahar'ın öldüğünü öğreniriz. Bunu duyan Zain için artık intikam vaktidir. Onu bile bile ölüme gönderen babası ya da annesi için değil. Sahar'ın kocası için. Adam tüm bunları öğrendikten sonra mahkemede karşımıza çıkar ve henüz 11 yaşındaki bir kızın evlenmek için yeterli olgunlağa ulaştığı fikrini hala savumaya devam eder. Evlendirildikten 3 ay sonra hamile kalan Sahar ise fazla kanama sonucu götürüldüğü hastanaye alınmaz. Çünkü tıpkı Zain gibi bir doğum belgesi yoktur.
Filmde iplerin iyice koptuğu bu sahnede Zain vurucu konuşmasını yapar. Hakimin ne istiyorsun sorusuna, çocuğuna bakamayacak yetişkinlerin çocuk yapmamasını diler. O anda hamile olan annesine bakar ve 'doğuracağın da benim gibi olacak' der. Anne ve babasının artık çocuk yapmamalarını ister. Gerçekten de verilmek istenen mesajlar ve Zain'in isteğinin ne denli haklı olduğunu gözler önüne seren bu sahnelere duyarsız kalmak imkansız.
Elbette bu kadar acıklı bir hikaye, biraz da olsa tebessümü hak ediyor. Ülkeden çıkmak için Zain, Yonas'ı satmak zorunda kalmıştı. Tüm bunlardan haberi olmayan Rahil ise cazevinde Zain ile karşılaşınca mahkemeye o da çıkar ve tüm yaşananları anlatır. Hiç tanımadığı bir çocuğa kendi evladını teslim edecek kadar güvenir Zain'e. Film boyunca haksız bir güven olmadığına gayet yakından şahit oluruz biz de.
Filmin sonunda ise Yonas annesine kavuşurken Zain ise unutulmaz gülümsemesi ile kameraya poz verir. Bu sefer ölüm için değil. Özgürlüğe giden yoldaki pasaportu için.