GİRİŞ

 

İbn Haldun “Tarih İlminin Babası” unvanını alarak tarihi sistemli bir hale getirmiş, Doğu ve Batı tarihçileri tarafından sıklıkla çalışmalarından faydalanılmış önemli bir isimdir. Osmanlı’da Mukaddime geç keşfedilmiş ve Türkçeye de Ahmet Cevdet Paşa tarafından çevrilmiştir. Ekonomi, tarih ve devletle ilgili bilgilerin verildiği kitapta tarih felsefesi de ele alınmıştır. Sosyal bilimlere temel oluşturan disiplinlerden faydalanılarak oluşturulan bu kitapta; bedevilik, hadarilik, kazanç, umran gibi konular işlenmiş; sosyoloji biliminin temelleri atılmıştır.

Mukaddime İbn Haldun’un dünya medeniyetlerine yönelik bir tarih projesi olarak yazdığı Kitâbu’l-İber’in giriş bölümü ve birinci cildin toplamını oluşturan kısmıdır. Haldûn’un yapmak istediği asıl şey tarihten faydalanabilmektir. Bu sayede devletlerin geleceklerini inşa edebileceklerine inanmaktadır. Tarihçinin olaylar karşısında anlaşılır ve araştırmacı bir tutum ile durumu değerlendirmesi gerektiğini ifade eder.

Felsefe ve aklın yansıması olan tarih felsefesini ise bireyin doğru bilgiye ulaşabilmesindeki temel araçlardan biri olarak görmektedir. Devletlerin sorunlarının tarih bilimi ve felsefesiyle aşılabileceğini ifade etmektedir. Olayların sebep ve sonuçlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini belirten Haldun, kendinden sonrakiler için önemli bir kaynak bırakmıştır.

 

1.    Tarih ve Tarih Felsefesi Kavramları

Tarih geçmiş zamanın incelenmesi, geçmişte yaşanan olayların ve bu olaylarla ilgili bilgilerin keşfi, toplanması, organizasyonu, sunumu ve yorumlanması ile ilgilenen disiplindir. İlk olarak Antik Yunan tarihçisi Herodotos tarafından kullanılmış ve Grekçe historiá (soruşturma, araştırma) teriminden türemiştir.

Tarih felsefesi ise her ne kadar köklü bir geçmişe sahip olsa da bir bilim olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmıştır ve ilk defa Voltaire tarafından kullanılmıştır.

 

2.    İbn Haldun’un Tarih Felsefesi ve Önemi

İbn Haldun tarih düşüncesini sistematikleştirerek kuramlaştıran İslam alimlerinin başında gelmektedir. Haldun’un önemini Toynbee; “tasarladığı tarih felsefesi, şüphesiz türünün en büyük eseri olmasından kaynaklanmaktadır” şeklinde ifade etmektedir.

İbn Haldun tarihi bağımsız bir bilim olarak kurmaya çalışmış ve felsefeyle sıkı bağları olan bir araştırma alanı olarak tanımlamaktadır. Bununla birlikte tarihi “felsefî-aklî ilimler” arasına yerleştirir. Haldun’a göre tarih, felsefenin bir dalı sayılmayı hak etmektedir. İbn Haldun’a göre tarih geçmişin bilgisidir ancak tarih, geçmişte olan toplumsal olayları düşünmek, olayların gerçek nedenleri üzerine eğilerek onları açıklamak ve bu olayların meydana gelme şekillerinin nasılına ve niçinine derinlemesine inmenin bilgisidir. İşte bu sebeple felsefe tarihin kaynağıdır ve felsefî bilimlerden sayılması gerekmektedir. Tüm bunların ışığında İbn Haldun tarihi, bir düşünce sistemi olarak kabul etmektedir.

 

3.    İbn Haldun’un Mukaddimesi ve Bölümleri

İbn Haldun 1332-1406 yılları arasında Arapça kaleme aldığı Mukaddime adlı eserinde toplumsal ve siyasal alanda gözlemlediği bir dizi evrensel olguyu kavramsallaştır. Eser İbn Haldun’un dünya tarihi üzerine yazdığı Kitab el-İber’in önsözü olarak yazılmıştır. Genel olarak bir giriş yaptıktan sonra bu konuları altı ayrı başlıkta daha derinlemesine incelemiştir. İlk bölüm genel çerçeve ile insana ait medeniyetin anlatılmasından oluşmaktadır. İkinci bölümde geçimlerini ilkel biçimlerde sağlayan ve arazide yaşayan toplulukların medeniyetleri -bedevî umrân- kabileler ve ilkel topluluklar gibi konular ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise üçüncü bölümünde, sağlam temelli ve güçlü bir devlet için gerekli koşulların arayışına girmiştir. O’na göre güçlü bir devlet için sağlam bir siyaset gerekmektedir. Özetle bu bölümde devlet ve siyaset ilişkisini anlatmıştır. Dördüncü bölüme gelindiğinde ise yerleşik kültüre ilişkin ögeleri ele alarak bedevi ve hadari umran karşılaştırması yapmıştır. Haldun Mukaddime’nin beşinci bölümünde ekonomi üzerine yoğunlaşarak üretim ve tüketim biçimlerini incelemiştir. Altıncı ve son bölümde ise düşünce biçimleri üzerine eğilen Haldun, ilimler konusunu işlemiştir.


4.    Mukaddime ve Bazı Temel Kavramlar

İbn Haldun’un eseri olan Mukaddime’de bazı kavramlara geniş yer verilmiştir. Bu kavramlar eserde belirtilen devlet, toplum, ekonomik ve sosyal yaşam gibi konuları anlayabilmemiz ve Haldun’un eserini sağlam bir zemine oturtabilmemiz için oldukça önemlidir.


4.1. Umran ve İlm-i Umran

İbn Haldun toplumsal hayata “umran” adını vermektedir. Bu kavram genel nitelikleriyle ikinci bölümde işlenmiştir. Umran sosyal ve toplumsal hayatı ifade etmek için kullanılmaktadır. Umran ilmi ise toplumu ve toplumsal yaşamı her yönüyle ele alan bir disiplindir. Bir yerde umranın ortaya çıkması ile yok olmasının mutlaka birtakım nedenleri ve kuralları vardır.


4.2. Bedevilik ve Hadarilik

İbn Haldun tarih, umran, asabiyet ve mülkle ilgili düşüncelerini büyük oranda bedevilik ve hadarilik temelinde inşa etmiştir. İbn Haldun, umranı bedevî ve hadarî umran olmak üzere iki kategoride incelemiş ve medeniyetin bu aşamalardan geçtiğini ileri sürmüştür. Haldun’a göre önemli olan bedevi hayattır ve bu da tarıma dayalı toplumları ifade eder. İnsanların çöllerde veya kırsal alanlarda yaşadıkları bu dönemde ihtiyaçlar ve gelenekler ön plandadır. Hadari umran ise sonradan ortaya çıkmıştır ve lüks üretim-tüketime dayalı toplumları ifade etmek için kullanılmaktadır. İkinci dönem olarak geçen bu süreçte; kabile yönetiminden devlet yönetimine geçiş söz konusudur. Burada artık toplumsal düzen geleneklerle değil, yasalarla sağlanmaktadır. Üçüncü dönem ise; yerleşik kent düzenine geçilen dönemdir.


4.3. Asabiyet

İnsan toplumsal bir varlıktır ve bu varlığını koruyabilmek için toplumun diğer fertlerine ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacı da toplumun diğer bireyleriyle dayanışma içine girerek karşılamaktadır. Haldun toplumların işleyişini ve dayanışmasını asabiyet kavramı ile açıklamaktadır. Francesco Gabrieli Haldun’un asabiyet kavramını, insan toplumunun temel bağı ve tarihin itici gücü olarak tanımlamaktadır. Haldun’a göre bu itici güç, insanları savaştıran, hanedanlıklar ve devletler kurduran temel bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. 


4.4. Devlet ve Mülk

İbn Haldun’un medeniyet anlayışını kavrayabilmek için devlet ve mülk konusundaki görüşlerine de yer vermek gerekmektedir. Haldun Mukaddime’nin üçüncü bölümünde detaylı olarak bu konuyu işlemiştir. O’na göre insanlar bir arada yaşamak zorundadır ve bu birliktelik için de siyasal bir otorite gereklidir. Otoritenin olmadığı yerde insan doğası gereği bu boşluktan faydalanıp kaos ortamı yaratabilir. Medenileşme için devlet yapısına ihtiyaç vardır. Bir devlet umranında gerilerse yıkılma evresine girer. Haldun mülkü asabiyete dayandırır. İbn Haldun’a göre mülk, zorunlu olarak asabiyetle elde edilmektedir. Asabiyet, mülkün gerekli olmasının yanında yeterli değildir. Mülkü sağlamak ve elde tutabilmek için ahlaki faziletlere de sahip olmak gerekmektedir.


4.5. İlim

İbn Haldun akıl yoluyla insanın zihnini doldurduğunu düşünmekte ve bazı dallarda uzmanlaştığını ifade etmektedir. Sanatın yalnızca hadari umran ile gelişebileceğini fikrindedir. Aynı şekilde ilimlerin de yüksek hadarilik ile mümkün olacağını belirtir. İlim ve sanatın refahın olduğu bir toplumda ilerleyeceğini ifade eder. İlimde ve diğer alanlarda başarı elde edebilmek için öncelikle insanların zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması ve bununla birlikte medeni bir yaşamın oluşturulması gerektiğinin altını çizmektedir. Burada medeni yaşamla kastedilen şehir oluşumudur. Haldun’a göre şehir; medeni, gelişmiş yani bayındır olandır. İlme ulaşmak isteyen kişi böyle bir yapılanma içerisinde yapmak istediklerini gerçekleştirebilir. Şehir yaşamı insan yığınlarının toplaştığı noktalardan ziyade bilgi ve kültür üretiminin egemen olduğu ortamlardır.

 

DEĞERLENDİRME

Mukaddime 14. yüzyılda yaşamış olan ünlü Müslüman düşünür İbn Haldun tarafından yazılmış bir sosyal bilim yapıtıdır. Sosyal bilimler yapıtıdır çünkü Kitabu’l-İber’in Mukaddime’si günümüz ölçülerine göre sosyal bilimlerin en az altı dalını kapsamaktadır. Haldun dünya tarihine yazdığı bir giriş metni olan Mukaddime ile adeta sosyal bilimler ansiklopedisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal olayları ve olguları anlamamızı, eleştirel bir akıl süzgecinden geçirmemizi sağlayan özgün bir yapıttır. Mukaddime’nin bölümlerinin farklı disiplinlere göre tasarlanmış olması dikkat çekici ancak tesadüfi değildir. Özellikle umran ilmiyle tarih felsefesini neden-sonuç ilişkisi içinde ele almayı sağlayan güvenilir bir yöntem ortaya koymuştur.

Mukaddime’ye bakıldığında Haldun tarihçi, tarih felsefecisi, sosyolog ve sosyal bilimci olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda bir bilim tarihçisidir. Dolayısıyla Haldun ve eserini tek bir disiplin içine alarak değerlendirmek mümkün değildir. O, disiplinler arası kuvvetli bir bağ kurmuş çok yönlü bir isimdir. İbn Haldun’un sosyal bilimlere katkısı orijinal ve güncel boyutlar içermektedir. Tarih, sosyoloji ve sosyal değişme konularındaki görüşleriyle İbn Haldun ve eseri gelecekte de birçok araştırmaya kaynaklık edecektir.

 

KAYNAKÇA

Haldun, İ.-i. (2004). Mukaddime I. Yeni Şafak: Ankara.

Güler, Y. (2020, Nisan). İbn Haldûn’un tarih felsefesi ve Türk tarihçiliğine yansımaları. Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, (4), 62-72

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/254386

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1333195

https://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sam_8b470.pdf

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/276446

https://tr.wikipedia.org/wiki/Tarih#:~:text=%C4%B0lk%20olarak%20Antik%20Yunan%20tarih%C3%A7isi,soru%C5%9Fturma%2C%20ara%C5%9Ft%C4%B1rma)%20teriminden%20t%C3%BCremi%C5%9Ftir.