On dokuz senedir dünyada şu aciz bedenim, ruhumsa yetmişlerinde inzivaya çekilmiş evrenin bir köşesinde. 

Son birkaç senedir hayatımı kendi düşüncelerim, emellerim doğrultusunda yaşıyorum. İçimden geldiği gibi. Hoş, içimden hiçbir şey gelmiyor, orası ayrı. Yine de bir sürü hayal kuruyorum gece olup da o beyaz çarşafın içinde kaybolunca. Geleceği düşünüyorum. Nasıl bir insan olacağımı; kimlerle, nerede, neden olacağımı düşünüyorum. Bir sürü, aklımda tutamayacağım kadar çok hayal kuruyorum. Biraz anlatmak da istiyorum, müsaadenizle. Gevezeliğim tuttu bu akşam.


Kitaplar var okunacak bir sürü. Yeryüzündeki tüm kitapları okumuş oluyorum. Yenileri çıkıyor inatla, onlara da yetişmeye çalışıyorum. Tüm güzel diziler, filmler bitmiş. Hatta hepsini baştan dönüyorum. Yenileri hoşuma gitmiyor, eski kafalıyım biraz. Yıllar benden bi' bunu almamış. Bir bu yanım tam.

Kocaman, oda dolusu kitaplarım var. Odanın bir penceresi, iki de tekli koltuğu var. Koltuğa camdan hafif güneş ışığı vuruyor. Mavi kumaş gülümsüyor adeta. Yeniden doğuyor evren güneşle birlikte. Karşısında da sarımtırak bir tekli. Mavide ben, sarıda sevdiğim oturacak. Yan tarafımızda gök mavisi bi' pikap var. Odaya Müzeyyen Senar'ın o güzelim sesini dolduruyor. Eşlik ediyor sevdiğim. Sesi çok güzel. Sabaha kadar dinleyeceğim onu. Saçmalasa, devrik cümleler kurup beni sinirlendirse bile dinleyeceğim. Seviyorum çünkü onu. Bu küçük odada ondan, kitaplarımdan, bir de Müzeyyen Abla'dan başka kimsem yok ki. 


Akşam oluyor, karnımız acıkıyor. Kalkıp en sevdiğimiz yemekleri birlikte pişirecegiz. O çok seviyor İzmir köfteyi. Ben de bir salata yapıyorum ki yanına her türden yeşillik var. Güzel de bir çay koyuyorum ocağa. Muhabbetle içeceğiz güya. O bana bu hafta iş yerinde yaşadıklarını anlatacak. Biraz sinirlenmiş patrona. Tam olarak ne istediğini bilmiyormuş adam. Bir oraya bir buraya projeleri yolluyormuş. Dayanamamış tartışmışlar. Biraz mübalağa ederek anlatacak söylediklerini. E biliyorum gerçeği, o kadar da çıkışmamış adama ama dinleyeceğim. Hayal benim sonuçta. Güleceğim bu heyecanlı heyecanlı anlatışına. Çayı bitecek, kalkıp doldururken izleyeceğim onu. Elleri, gözleri, dik duran bedeni... Çok seveceğim onu. Öylece evin içinde eşofmanıyla, dağınık saçlarıyla, buruşmaya başlayan parmaklarıyla seveceğim. Benim çok sevdiğim şekerlerden var sofrada, bir tane de ondan atacağım ağzıma. Katır kutur çiğneyeceğim. Bu sefer o gülecek bu çocuksu halime. Kaç yaşına geldin ilahi, diyecek. 'Niye büyümüyorsun?'

Boyumla ilgili ufak bir espri yapacağım. Bak boyum büyümemiş, ne gereği var, ruhum büyüsün, diyeceğim. 

Yarın işbaşı var. Yemek de ağırlık yaptı, esniyor tabii. Şimdi birkaç sayfa kitap okuyup sızacak sarı koltukta. Babam gibi hep koltukta uyuyakalıyor olacak. Dayanamayacağım.

"Hadi sen git, dinlen. Ben mutfağı hallederim," diyeceğim. Gidip en sevdiği kitabı alacak eline... Bilmem kaçıncı kez en sevdiği şiiri evde yüksek sesle okuyacak. Sonra sesi gelmeyecek uzun zaman. Anlayacağım ki sızdı bizimki. Benim de işler bitti. Hop, gideceğim yanına. Kitabı dizlerine düşmüş, bebek gibi yaslamış başını koltuğa. Üşümüş de biraz, hep kırılgandır vücudu. Kaç kez üstü açık kaldı da üşüttü burada. Sesleneceğim kalk yerinde yat, diye. Kalkıp gidecek savsak adımlarla. Ben de ardından. Yüzümü ona dönüp izleyeceğim. Nasıl biri bilmiyorum ama çok seviyorum onu. Böyle, hayallerimde bile düşleyemeyeceğim kadar çok. Uyuyakalacağım. Cihanın tüm haksız düzenine karşı, o yatakta, yüzüne bakarken Allah'a şükredeceğim bana onu verdiği için. O huzurla uyuyacağım bir gün.

İşte bunları düşlüyorum. Bazen kendi kendime diyorum, ya bunları yaşamadan ölürsen? Ona da gülüyorum. E hayal ettik ya! Ne demiş Ahmet Ümit: "Hayat yaşadıklarımızdan çok hayal ettiklerimiz değil mi zaten?"


Ertesi gün başka bir hayale sığdıracağım geceyi: Çok sevdiğim mesleğimi hakkıyla icra ediyorum. Akademisyen de olmuşum ki sorma. En çok sevdiğim şey, insanlara bir şeyler öğretiyorum. Dersten çıkmışım, yorgunum. Yüzümde yorgunluğun tatlı tebessümü, bana gülümseyip hal hatır soran gençlere karşılık veriyorum. Mutluyum. Boynumdaki fular biraz sıkıyor beni. Çıkarıp atıyorum çantaya. Aman ne gereği var, hayal benim değil mi zaten? Bir gün de o mavi fuları takmayıverelim. Odama geçeceğim şimdi. Üzerinde çalıştığım bir makale var: insanın hareket değerlendirmesi. Sonraki ders saatine kadar uğraşacağım. Gözlerim kaşınacak ekrana bakmaktan ama seviyorum ben bu işi! Belki birine yardımı dokunacak bu makalenin bilemiyorum. O yüzden hayal kurup çabalıyorum ya! Aklıma öğrencilik hayatım gelecek. Güleceğim. Hayallerimin peşinden koşmuş olmak ve nihayet bu odaya varabilmek gururu içimi okşayacak. Şimdi yeni hayaller kuracağım. Profesör olacağım belki ya da yazdıklarımı bir kitapta toplarım, orasını daha düşlemedim. Biraz da o zamana kalsın. Yaşlanınca kafam çok çalışır mı bilmem ama yorsun hayallerle kendini.

Bırakmasın. Başıboş olmasın, üretsin, işlesin sürekli. 

Kantine ineyim, bi' çay alayım kendime. Tam sakin sakin yudumlarken telefonum çalsın. Oğlum arıyor, evden. Bugün kız arkadaşıyla dışarı çıkmak istediğini söyleyecek. Güleceğim. Kıza evlenme teklifi edecek kerata. Kızı da görseniz bi' güler yüzlü, hanım hanımcık, nazik... Benimkinin hovardalığına inat nasıl da narin. Heyecanlı benim oğlan. Birkaç söz söyleyecek, heyecanını kamçılayacağım. A yok, niye sakinleştireyim. Hayat işte, dolu dolu yaşasın. Hepimiz gireceğiz o kara toprağa. Bir anlamı kalmayacak kederlerin. 

Sonra ders saatim gelecek. Yine gidiyorum amfiye. Dersi tane tane anlatacağım. Arada espriler yapacağım, maksat gençlerin kafası dağılsın. Zaten genç olmak, hayata atılmak çok zor. Bir de ben yormayayım onları. Ama en çok iyi insan olmayı öğreteceğim onlara. Sevin, diyeceğim. Her şeyi. Kendinizi, ailenizi, sokaktaki kediyi... Hepsini. Haksızlığın önünde duvar gibi olun, kalp kırmayın, hayvanları görmezden gelmeyin ama en çok size bu hayatı bahşedeni, Yaradan'ı sevin, diyeceğim. Nihayet ders de bitecek. Hadi topla tası tarağı, eve yol alacağım. İçime kalabalığı işleye işleye, kafamda belki binlerce düşünce ama kafamı en çok kurcalayanı: "Akşama ne pişirsem?" 


İşte böyle olacağım, en sonu görür müyüm bilmem. Bir yatakta, belki biraz canım acıyarak teslim olmak istiyorum Azrail'e. Dilimde kelime-i şehadet, yanımda sevdiklerim. Ağlayarak geldiğim bu dünyadan, sakince yaşamış bir insanın huzuruyla gitmek istiyorum.


On dokuzundayım. Olmadım bile, çaktırmayın. İki hafta var bir yaş daha almama. Belki hayallerime belki ölüme adımlamaya. Orasını sonra dertleşiriz. Hayat zor, asla böyle toz pembe olmayacak biliyorum. Pembeyi de sevmem zaten. Boş verin. Yine de hayallerimi seviyorum, bir amacım olmasını, hayatta bir şeylerin peşinden sürüklenmeyi seviyorum. Seveceğim de bakın bunları da hayal ediyorum. Dünya bu, hep gam kederle geçirmeyeceğim ömrümü. Önümde ne kadar yol var bilmiyorum. Küseceğim, ağlayacağım, hayal kırıklığına uğrayacağım ama bırakmayacağım. Seveceğim; önce kendimi, sonra her şeyi. Ne kadar düşmüş olursam olayım, bir tekme de ben atmayacağım kendime.

Yansıtamayacağım içime dönüğüm biliyorum ama söz veriyorum seveceğim. Bu dünyadan geçip giden alelade bir ademkızı olmayacağım. Annem bahsederken hayırsız demeyecek. Ona bahçeli, sakin bir hayat kuracağım. Babam benimle gurur duyacak. Daha araba alacağım ona. Birlikte Türkiye'yi gezeceğiz. Babamı kaybolduğu kuyudan çekip çıkaracağım. Hayat onları çok yormuş, ben dinlendireceğim sevgiyle. Öyle işte. Say say tükenmez. Bu yüzden hayal ya adı! Ömür biter, bendenizde hayaller bitmez efenim.


Bazen bunları düşlemek bile gelmiyor içimden. "Siktir et, sevginin bi' boka yaradığı mı var?" diyorum. Küfürden hiç hoşlanmam ama bazen bir tek onlar açıklıyor beni. Bunu da sonra anlatırım. Bugün sayfa bembeyaz olsun, siyahı başka güne verelim. Hayatı bi' kere de biz sevelim be günlük!


Dönüp bi' bakın siz de kendinize. Kaç hayal sığdırdınız bunca yıllık ömrümüze? Kaçını gece uykularınızdan çalarcasına düşlediniz? Kaç kişiyi gerçekten sevdiniz, sevildiniz, hayal ettiniz? Ben çok sordum bunu kendime. Belki okuyan olursa diye bu sayfaya da yazıyorum ki düşünsün. Düşünsün de bırakmasın hayatı. Sıkı sıkı sarılsın, sarılsın da hiç ayrılmasın kendinden.

Siz de bir düşleyin, düşünün; olur mu?

Buna çok ihtiyacımız var.


Bugünün şarkısını da bırakayım buraya: Cem Karaca - Ömrüm

https://youtu.be/sOehgXFXM1s