Bir sebep arıyor insan hayata tutunmak için. Ben hayata tutunmayı hep erkeklerin sevgisinde aradım. Daha ben kendimi sevemiyorken başkalarının beni sevmesini isteyip çoğu zaman da kendimi buna inandırdım. Şu an yirmi dört yaşındayım ve bu yaşımda fark etmeye başladım ne kadar aptalca bir şey yaptığımı. Aslında benim hiç kimseye ihtiyacım yokmuş. Benim sadece kendime ihtiyacım varmış. Çoğu zaman geçmişime dair pişmanlık yaşasam da pişman olmadığıma inandırmaya çalışıyorum kendimi. İnanıyor gibiyim de inanmıyor gibiyim de. Bir yanım inansa da diğer yanım inanmamakta ısrarcı. İçimde sürekli bir savaş var. Kalbim ve beynim arasında gerçekleşen ve bir türlü iyi ya da kötü sonuçlanamayan bir savaş. Keşke duygusal bir insan olmasaydım belki o zaman her şey daha farklı olabilirdi. Gerçi keşkelere gelirsek bu keşkeye gelene kadar daha bir ton keşkelerim var. Ne yapabilirim ki? Yaşandı ve bitti desem de öyle hissedemiyorum içimde bir yerlerde sıkışıp kalmış küçük bir kız çocuğu var. Çocukluğunu yaşayamamış, en güzel zamanları b*k edilmiş küçük masum bir kız çocuğu... Artık o kadar masum değilim. Bu benim tercihim mi yoksa yaşadıklarım mı beni masum olmamaya itti bilmiyorum. Hem deliler gibi pişman olup hem de hiçbir şey olmamış gibi hissetmenin ne kadar zor bir şey olduğunu anlayabilir misin? Anla.