Tesadüfler yahut derin hissiyatlar silsilesiyle bir araya gelen Ömer ve Macide’yi birbirlerine bağlayan şeyin sevgi olduğu aşikârdır ama bu ne menem bir sevgidir, bilinmez.
Balıkesir’den İstanbul’a taşınalı yarım sene olan Macide, zor zamanlar geçirir. Seneler sonra Macide’nin beraberinde kaldığı Emine teyzeye gidip gelişleri artan Ömer, gel zaman git zaman okul yolunda Macide’yle yürür. İkinci peşine takılışında içini olduğu gibi döküveren genç adam onu etkiler.
Güzel addettiği akşamlardan birinin akşamların en kötüsüne dönüşünü yaşayan Macide, kaldığı evde işittiği lafları kaldıramaz ve akıbetini hiç düşünmeden oradaki yarım senesini ve üç beş parça eşyasını bir bavula tıkıştırıp kendini sokağa atar. Evin sokağında Ömer’e rastlar. Bu tam rastlantı değildir. O günden sonra Macide Ömer’le yaşamaya başlar. Kendilerine evli muamelesi yaparlar, kafalarının içi dünyaları olmuştur. O güne değin günü kurtarmaya bakan, ondan bundan geçinen Ömer, sevgili Macide’sinin onun tek göz odasını yuvalaştırışıyla omuzlarının küçüldüğünü ve hatta günden güne ağırlaşan bir yükle dolduğunu hisseder olmuştur. Geçim derdine düşer. Daireden kazandığı üç yahut beş kuruş yetmemektedir. Ömer’in yakın arkadaşı Nihat, nicedir mecmualarda zihinleri yerinden oynatacak fikirler üzerine şeylere uğraşır olmuş, hatta bunu beraber yapacağı yandaşlar edinmiştir. Ömer’de de Nihat’ta da gözle görülür değişimler olmuştur. İki arkadaş da birbirini yer yer yadırgar olmuşturlar. Ömer, yaptığı kötü ve yapmadığı iyi tüm şeyleri içindeki şeytana yüklemiştir. Hayatında olup biten tüm fenalıklar onun gözünde o şeytanın ürünüdür.
Omuzlarının küçüle küçüle eridiğini zanneden Ömer, aklından para kazanmanın kolay ve yolsuz yollarını geçirir durur. Çıraklığı pazardan çorap çalmak, ustalığı daireden derdi boyunu aşan Hüsamettin Efendi’ye gidip ve beş para etmez 250 liralık bir tehdit savurmak olmuştur. Bedbin hâlde olan Hüsamettin Efendi tokat gibi laflar üstüne 250 lirayla birlikte son umudunu da Ömer’in artık çamurlu gördüğü ellerine tutuşturur. Ömer, sarı bir yaprağı andıran yürüyüşüyle, tüm vücudu titreyerek Nihat’ın evine kadar gelir, paradan kurtulmuş olmak adına parayı rulo hâlinde kapalı kapının eşiğinden iter.
Tüm bu zamanlarda Ömer ve Macide geçimini neredeyse tekrar bir eğlencede rast geldikleri Bedri aracılığıyla sağlamaktadırlar. Bedri, Ömer’in eski ahbabı, Macide’ninse ta ortaokulda yalnız gözlerin kaçamaklarla buluştuğu gönle yakın bir hâli birlikte yaşadığı eski müzik muallimidir. Belli ki Bedri’nin yüreği hâlâ Macide’yi gördükçe genç kızın gerdanına çarpıp geri gelirmiş gibi oluyordur. Bu zamanlarda Macide’de ise uçuş uçuş bir tedirginlik vuku buluyordur.
Günün birinde Nihat, yandaşları ve mühim adamlar eğlenmeye giderler ve Ömerleri de çağırırlar. Gecenin seyri, alkolün uzuv kontrollerini ele geçirişi ve bulanık akıllarladır. Gece boyu Ömer Macide’yi defalarca unutup el alemle yakın münasebetler kurmuştur. Macide’ye her şeyiyle ağır gelen bu gece üstüne içinde bir şeyler kopmuş, sabah olduğunda Ömer’e gideceğinden bahseden bir mektup yazmıştır. O esnada gelen Bedri, Ömer’in mahpusa düştüğünü ve durumun Nihat’la alakalı olduğunu söyler. Macide onu şimdi bırakamayacağına karar verip bir süre parmaklıklar ardından Ömer’le hiç konuşmadan görüşür. Bir görüşme günü Ömer yanına yalnızca Bedri’yi aldırır. Macide’yi ona emanet edip birkaç güne çıkacağını ve o zaman kendini içindeki şeytandan arındırmaya gayret edeceğini anlatır.
Ömer’in gönlüne mukayyet olamayışı onları bir araya getirmişken zihnine mukayyet olamayışı onları birbirinden ayrı düşürmüştür.