her saatin köşe çıkmazlığına

payıma hulyâlı bir yenilgi döşeyen ey

senin adınla


etime mıhlanan ayeti, gözümden uzak olana kurban ettim

aynı cümlenin zikrinden dolanırken dilim boğazıma

çok yönlü zafiyetlerimin

bin helakla budandığını kemiğimin günahından

çığlık işitmez kulaklara, fısıldadım


sözlerimi sessiz arz etmeye geldim

eylemlerin, selamların, umudun yasından çıktım

pek muhterem yenilgime kucağımda bir taht hazırladım

böylece, yenilemez sandım kendini

bileklerime çapraz bırakılmış öpücükler gibi uçup giderken tümü

her şey yeniledi durdu kendini

biz yenildik durduk kendimize

uğultuların düğümünü seyrimiz bozdu parmak uçlarımızdan

şaşırmanın ilkliği kaldı, yaşadığımızdan belleğe miras


eskimiş bir yenilginin uyumsuzluğuna

gönülsüz bir intiharın kanıyla başlık attım

durak bilmezdim, durak öğrendim

durakların kibrini esirge üzerimizden

yıldızların çoğalışını esirgeme ey

ikiye bölünen terazide

bu batık sözcüklerimizden dengeyi esirgeme

bir unutuş mezarı bahşet bana

unutuşun kanını emmeme müsaade et

belleğimi gökler içinde döndürme


fecri, gelişiyle oyalayan bir gecikişken fikirlerin onursuzluğunda

usul ve esaslı bir ikindinin uslandırdığı vakti böldüm

hıfz ettiğimin cahilliğini yapmaya geldim

revnaklı ruhlara sirayet ettim

zifiri ruhlara

bozulan dengemden rızayı esirgeme

ağaçları, gözümün seyrinden

işitensiz tınıyı göğsümden ey

hiç esirgeme


donuk sümbülleri döşeyen içime

içinde durduğumu, alıp içime koyan

senin adınla ve yine senin adınla

içinde durduğumu, içimden temizle

baharın kuytusunu esirge seyrimizden ey

yürekte zifirisini esirge maziden bir gecenin

ak boyundan, al kanı esirge ey

o bildiğin hissi göğsümden esirge.