Toplumdan bağımsız din, ekonomi, dil ve kültür olmaz. Hareketli bir yapı söz konusudur. Sadece tabiat değil, tarih de bir hareket içerisindedir. Bilgiler saydam değildir, tek bir faktör yoktur. Kullanılan temel kavramlar örüntü oluşturur. Kendilik bilinci bu faktörler ile mütabakat ederek var olmalıdır. Kendilik bilincine ermeyen insan, içinde olduğu zaman ve mekandan ileri düşünemez.

Düşünmek her çağın gereği olarak karşımıza çıkar. Düşünce, bilgi için vasıtadır. Bilmek ise insani bir eylemdir. İnsanın bütün duygularını ve beklentilerini barındırır. Bilgi, bireysel ve toplumsal düzeyde korkunun giderilmesidir. Bilgi fetihtir, varlığının ispatı için gereklidir; madde ile manayı birlikte düşünmektir. Tüm bilgi insanca bir çeviridir, kozmosta çoğu şeyi bilgiye dönüştürürüz. Doğayı hareket içinde yakalamaktır.

Hareket bilimi vermez, sürekli değişir. Peki zihninizdeki varlık alanlarını olduğu gibi nasıl resmedebiliriz? Bana kalırsa matematiği fiziğe, fiziği matematiğe yakınlaştırıp kesişim kumaşında bilimi elde etmeden çıkar yol bulamayız. Arşimet, İbn-i Heysem, Biruni, Ali Kuşçu gibi müellifler Newton ile birleşerek bilginin tanımını noksansız ele almamıza olanak sağladılar. Doğayı ve dili birbirine indirgemeden kesişim kümesi elde edilemez. Bilme faaliyeti bütüncül, nedensel bir yapı inşa etmekle mümkün olabilir. Ne kadar korkuyorsak o kadar biliyoruz...