Sırtımda sönüyor uzun bacaklı yürekler.

Bir zorunluluğun icadıyım ben.

Kırmızı ojeler,

Siyah gözler.

Çizgi çizgi dudakların kenarlarında birikmiş anılar.

Ay parlıyor.

Kollarımdan pembe damarlar geceye akıyor.

Aynada soluk bir yansımayla hayret ediyorum.

Sırtımda hülyalı ayyaşlar dans ediyor.

Ben kamburumla aynı masaya oturuyorum.

Sürüklenerek ruhumdan kara leke gibi,

Acımasız bir saç batıyor gözüme.

Keskin naftalin.

Soyuldu ojeler.

Akan tüm gözler hatrına.

Köpek dişlerinin izleri senin beyaz boynunda.

Senin beyaz boynunda kübist bir yaşanmışlık bana bakıyor.

Kaygıların şaman çocukları var içimde.

Patlak bir riyakar bağrıyor.

Ay sönüyor.

Sırtımda cehennemin sarmaşıkları.

Sırtımda üç kişi sevişiyor.

Antika sandıktan kayıp ruhlar sızdırıyorum ağzıma.

Karanlık bir dişi sancılanmaya başlıyor.

Ben geviş getiriyorum anlağı, seviyi.

Senin boynundan varoluş fışkırıyor.

Senin izlerin...

Ben yapmadım onları.

Mosmor boynunda ben sallandırmadım aşkı.

Damganı ben basmadım.

Tüm damgalanmışlar adına,

Ay sönüyor.

Bir daha parlamamak üzere.

İhanetin püsküllü bir bıçak olduğunu öğretiyorum sana.

Tırnaklar sökülüyor.

Gözlerin yuvaları yalnızlıkla paslanıyor.

Odasında çürüyerek yırtılıyor parmaklar.

Ve bir zorunluluğun icadıyım ben.

Sırtımda sekiz dönüm panayır yanıyor.