Evden ayrılırken dudaklarımı ısırıyordum ağlamamak için annemden, ablamdan, kardeşimden, babaannemden ayrılırken ama yola çıkınca tutamadım kendimi. Aslında sadece onlardan ayrılıyorum diye değil, babamdan göremediğim sevgisizlik ve ilgisizliğe ağlıyordum, isyan ediyordum en çok. Çocukluğumda hatırladıklarımdan 25 yaşıma kadar olan birikimin hesabını evden çıktığımda gördüm kendimle. Niye mi? Çünkü babam sadece benimle değil ailemle de hiç ilgilenmedi. Annemin hakkını asla ama asla ödeyemem. Babamın yapmadıklarını elinden geldiğince yapmaya çalıştı. İlgi yok, sevgi yok, alaka yok. Babamın kendi ağzıyla “Ben dünyanın en gamsız adamıyım.” demesi zaten olayı belli ediyordu. 18 yaşıma yeni girmiştim. Bir gün bir arkadaşının kızı için bir doktorla görüşme mevzusunu konuşuyordu telefonda, hastaymış herhalde kız. Ben de aşırı horluyordum, ameliyat olmam lazımdı. Kapatınca “Beni de gösterelim doktora,” dedim, kötü olduğumdan haberi de vardı. Yine o “Bakarız,” deyince benim de “Konuştuğun her kimse ona yaparız, tamam diyorsun, bana bakarız diyorsun baba.” dememle ufak, iki ayaklı masanın suratıma çarpması bir oldu. Şok olmuştum. Onun ağrına gitmiş söylediğim belli ki ama karşılığı bu mu olmalıydı? Hiç şiddet yanlısı olmayan, bağırma çağırma huyu olmayan adam resmen masayı suratıma çarptı. Olsun, dedim, eyvallah. “Ama her inişin bir çıkışı olur, unutma baba,” dedim, “ben kendim yaparım, kendim hallederim.” Öyle de yaptım. 20 yaşımda üniversite okuduğum sırada doktora gittim, “Sende uyku apnesi var, test yapmamız lazım,” dedi, yaptırdım. Gece uykumda 21 kez nefesim uzun süreli kesiliyormuş, 29 kez de kalbim 1-2 saniye aralıklarında duruyormuş. Ameliyat dedi doktor ama %25 masada kalma ihtimalin var dedi. Küçük dilim yarıya kadar kesilecek, bademciğim alınacak, burnumun içindeki kemik içeriden ortaya alınacak. Kabul ettim, sağlığım için yaptırdım. Evdekilere haber vermedim. Yalnız başıma ameliyat oldum, çıktım; eve gelince anneme söyledim “Ameliyat oldum ben.” diye. Hastanede başıma birilerinin gelip gitmesinden veya onları kendime ilgi göstermeye mecbur bırakmaktan hiç hoşlanmayacağımı düşünüp kimseye haber vermedim. 20 gün sadece su, yoğurt, dondurma yedim. 20 günde 14 kilo verdim. Yavaş yavaş toparladım sonra. Tembihledim kendimi, babamı örnek alıp onun yaptıklarını asla yapmayacağım dedim; benim ailem olursa böyle yapmayacağım, çocuklarımı üzmeyeceğim, hiç kimse için ailemi küçük düşürmeyeceğim, ne karar alırlarsa alsınlar arkalarında duracağım dedim. Sonra babama teşekkür ettim bana bunları gösterdiği, örnek olduğu için. “Sana muhtaç olmayıp onurumla, şerefimle bugünlere kadar gelmemde büyük payın var, yardım etsen belki bu kadar olmazdı,” dedim. Başımı okşamasını, oğlum demesini istedim hep. Bu yaştan sonra zaten okşamaz ama ben yine de içimde kaldığını vasiyetimde de belirttim, “Babamın mezarımı okşaması yeter.” diye yazdım.