Ağzından neler çıkacağını hiç bilmeden konuşmaya başladı, o gün onun için o kafeye gelmişti. 


Üstündeki bu hayat kavgası yorgunluğunu da alır gelirsen eğer bir gün yanıma, hiç çekinmeden tutabilirsin elimi, atlarız bir ada vapuruna şehrin o yatık raksını geride bırakıp da. İşte masallar ülkesi yolculuğumuz başlar o anda.


Nefret edip çok sevdiğin şehri bırakırken arkanda, dalgaların fayrap gidişini izle. Sonra yasla başını omzuma ben o andan itibaren nefes almayayım, sen de anla ölünce bile sevebilirim seni derken ki ciddiyetimi. “Geldik mi?” diye sorarsan da sahiden hiç önemli değil varış vaktimiz ama sabret, az kaldı. 


Limana yanaşırken bir yandan bir rüzgar eser senin güzelliğini kanıtlamak istercesine, sonra herkesin indiği yerden değil de denizin üstünden atlarız iskeleye. Koluma girersin bir anda, başlarız yürümeye sahil şeridinden şehri görmeyen kısımlara doğru. Yürürken sevdiğin bir şarkıyı mırıldan; susabilirsin de istersen, inan ikisinde de layığıyla eşlik edebilirim sana. 


Eğer yorulursan yolun bir yerinde ruhumuzun dinlendiği o günde bir köşeye oturur, dinlendiririz bedenlerimizi de. Ufukta görünen o yelkenliyle yüzme konusunda iddialaşırız biraz da. Bir kedi yanaşırsa onu sever,  geçen bir köpeğin başını okşarız. Mevsimlik çiçeklere baksana ne güzeller, sen onlardan da güzelsin.


En tepeye geldiğimizde gökyüzündeki kuşlarla bakışırız özgürlüğümüzü kıskansınlar diye. Yokuşu inerken de kendimizi salıp koşarız az çok. Şu sapağı döndüğümüzde varıyoruz eve. Sen çayı demlerken ver ben asarım ceketini. Rastgele bir plak çıkarır yerleştiririm, başlar eskilerden çalmaya. 


Eski kayıkhaneye gideriz, bu adada güneşi en güzel orada batırırız bak. Kumsalında yürürken karşı adanın sokak lambalarının tek tek yanışını izleriz. Bir avuç su atarsam sana derhal karşılık vermelisin, burada da hazırım sana yenilmeye. 


-Anlatmayı yarıda keser 


Beni durdurmazsan ben böyle birkaç bin kilometre boyunca anlatabilirim sana bu densizlikle senli ütopyayı.


Anlasana işte muhacir kızı seninle mutlu veya mutsuz olmak için ne denli heyecanlı ve ciddi olduğumu. Aidiyetini kaybettiğin yılların acısını çıkarmak isteyişimi anla. 


Ne düşündüğünü inan bilmiyorum, bilmek istediğim de muamma. Benim bana senin için ayırdığım sürenin sonu tam da burası işte. Bir bahara kalır mıyız? Kalırsak eğer bu hangisi olur bilemem. Şunu da bilmeni isterim, herkesin ve her şeyin zamanın bir yerinde bir ihtimali vardır, sakın aklından çıkarma. Kendine de benim sana o ütopyada baktığım kadar iyi bakmaya çalış. 


Giderken en çok yanına onu dinleyen son olduğunu düşündüğü bakışlarını alır. Ceketini alır askıdan ve ayak izlerini bırakmadan gider belli belirsiz adımlarıyla. Ardındansa masada yarım bıraktığı çayı ve kendi bileğinden daha çok ona yakışacağını düşündüğü bilekliği kalır.


Belki de tek hatırası.