Küçükken kendime ait bir odam olsun isterdim hep. Pembe bi’ oda, hani şu Çilek odaları… Şu yaşıma geldim hâlâ olmadı hatta hâlâ o çatısının kırık dökük olduğu, her yağmurda kitaplarımı ıslatan o eski evden de ayrılmadım. Öyle çocukça isteklerim de kalmadı. Ailem hep yaşam mücadelesi verdiğinden öyle el üstünde tutulan, eğitim hayatı için canla başla savaşılan biri de olmadım. Sevilmedim de öyle pek. Umursanmayacak kadar küçüktüm çünkü hep. Fakat öğrendim. Yokluğu öğrendim, o yoklukta nerede durulması gerektiğini öğrendim. Babamın benim için cebindeki son parayı bana vermesiyle fedakârlığı öğrendim. Anamdan da cefakârlığı... 

Sürekli kavga ettiğim abimin beni dövmesinden kurtulmak için insanların suyuna gitmeyi öğrendim. Belki de o darlayan köy halkından edebi öğrendim. Akrabalıkların yalnızca iyi günde olduğunu, bazen de hiç olmadığını öğrendim. Ne biriktirdin, deseniz, Allah var, verecek cevabım yok ama öğrendiğim çok şey var. İşte bu yüzden minnettarım...