kadın, mezar taşı soğukluğundaki mermere dokunarak pencerenin eskimiş pervazına dayandı. içeriye süzülen ince esintiyle ürperen kadın, arkasını dönmeden döşeğin üzerinde duran kiremit rengi battaniyeyi el yordamıyla buluverdi ve usulca omuzlarını örttü. sokak lambasının defterde bıraktığı aydınlık iz ona harflerin yolunu gösterdi ve genç kadın okumaya devam etti.
en çok da üşüdüğümde özlüyorum seni. nefesimle ısıtmaya çalıştığım ellerim de boynumu sıcak tutan, ilmek ilmek işleyerek ördüğüm atkı da umurumda değil. atkımı alsan üşümem. nefesimi alsan ölmem. içten bir ateş benimki, sevginle ısıtamadığım kalbimin ateşini harlı tutmak için o kadar uzun zaman uğraştım ki.
burnumun ucu buz gibi. parmaklarımı çekmeden bir süre öylece tutuyorum. ısınan burnumla hafif bir fesleğen kokusu duyumsuyorum. en son ne zaman fesleğenime dokundum? burnunun ucundaki minik ben aklıma geliyor, dudağının kenarı kıvrılıyor kalbimin.
bir kar kuşunun kanadında kirpiklerin. dileğini uzaklara götürecek. üşümek demişken sadece kışın üşümem ben. sıcak bir gülümsememin karşılığını bana vermezse dostum ve tebessüm etmemekle itham ederse beni, üşürüm. soğuk bir hava dalgası yayılır etrafında yüreğimin ve işte o zaman sıcaklığı yetmez bana nefesimin.