İDS~1


Mum ışığının odada oluşturduğu gölge, insanın sonsuza dek izleyesi geliyor, hem hayali hem de gerçek.


*


Elimdeki bardağı yavaşça masaya bıraktım, her zamanki gibi masanın hemen yanındaki sedire uzandım. Gözlerim yavaş yavaş kapandı, birkaç defa açmayı denedim ama nafile... Tıpkı her gece olduğu gibi aralık kalmadı göz kapaklarımda.


Kapının tıkırtısı, sabah olmuş, gün ışığı... Ayaklandım, gözümde birkaç çapak, gömleğimin düğmeleri yarım kapalı, kapı tıkırtısı... Hızlandım, kim olur ki? Belki de kimse... Sadece kafamdan uydurulmuş bir ses.


Kim o demeye kalmadan ellerim kapı sürgüsüne gitti, karşımda küçük, şapkalı bir çocuk, elinde ekmek poşeti birde gazete... Şimdi hatırladım! Bu bizim, bu bizim... Ah kafam, yine unuttum ismini. 


Bir şey demeden uzattı poşeti.


"Yolculuk ne zamanmış?" 


"İki durak sonra, olur mu?" 


"Ben ne bileyim? Yolcu olan sensin" 


"Doğru dedin ufaklık." 


"Hep böyle konuşuyorsun ağbey! İki durak sonra. Otobüsün hareket edeceği yok zannımca." 


"Mazotu bitmiş ufaklık, mazotu." 


"Depoyu doldurunca haber et ağbey." 


"Vakit kalırsa ederim ufaklık" 


"Güldürme beni ağbey, vakitten çok neyin var sanki?" 


"Çayım var, yalnızlığım var bir de. Yetmez mi?"