"Bizim Büyük Çaresizliğimiz'de Ender 'Her şey olup bittikten sonra neden bir de rüya görürüz?' diye soruyordu: Karmaşanın, keşmekeşin, hayatın yorucu zenginliğinin içinde eksik kalan nedir ki, uykunun kuytusunda ille de tamamlanması gerekir? Soruyu yazının kuytusu içinde sormamızı istiyor gibi Bıçakçı. İnsan neden her şey olup bittikten sonra bir cümle kurar? Hayatın içinde eksik kalan nedir ki yazıda tamamlansın ister? Neden örneğin okuyamayacağını bildiği halde giden sevgiliye mektup yazar? Aylarca mektup bekleyip gelmeyince neden o mektubu onun ağzından kendi yazar? Neden bir ölü mezara taşınırken herhangi bir yük taşınırken söylenenler yerine mum alevini andıran başka cümleler kurar?
İnsan neden yazar? İnsan gençken bir Rene Char cümlesinden büyülendiği (Kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.), benzer bir cümleyi şimdi kendisi kurmak istediği için yazar. Kelimlere hakim olabilirse hayata da hakim olabileceğine inandığı bazı yan yana gelmemiş sözcükleri yan yana getirebilirse hayatta da bazı taşları kıpırdatabileceğine inandığı için yazar. Sonra mezarlık diye bir yer olduğu, otlar ayıklamanın, çiçekleri sulamanın kendisine iyi geleceğini düşüdüğü için yazar."