İmkansız diye bir şey olmadığını anlamam çok uzun bir zamanımı almamıştı. Olacak olan her şekilde oluyor ve imkansızlığa gerek bile kalmıyordu. Olana engel olamadığın gibi olmayacak olanı da arzulamak anlamsızlaşıyordu. İşte tam bunu kavradığında büyüyordu insan ve artık eskisi gibi berrak olmuyordu hayatı. Kuşkulu gözler ve en güzel rüyadan uyanmanın verdiği kırgınlık insanı soyutlaştırıyordu. Fakat iyi de oluyordu böyle olması. İnsanın gözünü açıyor, ufak çaplı hayallere sığınmasına engel oluyordu. Ki en kötüsü de hayal kırıklığı yaşamak değil midir? Ama buna engel oluyor ve cam gibi açılıyordu o hayattan hiçbir şey anlamayan masum gözler. Karmaşık gelen hayatın bir anda düğümü çözülüyor, bilmediğin onca şeyin cevabını bir anda öğreniyorsun.


Yıllar tabii ki insana tecrübe katar ama yaş hiçbir zaman olgunluk ölçeği olamaz. Yaşadıkların kadar varsın ve yaşadıkların kadar bilirsin her şeyi. Tırnaklarınla kazıya kazıya, gerçeği gözüne soka soka eğitirsin bu kendini bilmezliğini. İçine düşer kendinle çelişirsin. Yavaş yavaş öğrenirsin bir daha unutmamak üzere. Zaten kolayca elde ettiğin hiçbir şey kalıcı olmaz sende. Bir şey için ne kadar çaba sarf edersen onu kaybetmekten de o kadar korkarsın. İnsanlara değer vermek yerine tecrübelerin ve bilgilerinle yaşa bu hayatı. İnsanlar hayatının bir bölümünde var olur ve bu durum her zaman var olacakları anlamına gelmez. Seni her an bırakabileceklerken sırtına yüklediğin tecrübelerin bir an olsun yanından ayrılmazlar.


Değer vermek önemlidir bu hayat denen sarmalda. Kime niye değer verdiğini hiçbir zaman unutma ve ona göre yaşa. Madden her şey geçicidir. Unutma sen de bir insansın ve kırılmaktan sıkılmışsın. Attığın adımları yerli yerinde ve sayarak atmalısın. Yoksa bu hayatta çürüyüp giden tek şey bedenin olmaz. Kendine hep iyi davran ve saygı duy. Seni senden başka kimse iyi tanıyamaz. Unutma her şeyin güzel olması senin elinde.