Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin

Buğday tanesinin serüvenine hangimiz ortak olmuyoruz ki? Gerek toplumsal gerek bireysel açıdan ruhumuzu darlayan, bizleri altında ezen, hayatla aramıza adeta bir duvar ören olaylar; bazen buğdayınki gibi yavaş yavaş ama durmadan birikerek, bazen büyük bir çığ düşüşüyle bizleri altında bırakmıyor mu ? Ama gariptir ki bu kar yığının sebep olduğu yıkılmışlık, alttan kalmışlıktan başka da bir şey değildir buğday tanesini yeşerten. O kar yığınının bahar güneşiyle yavaş yavaş eriyişiyle toprağa bıraktığı serin sular, tünelin sonundaki ışık demektir buğday tanesince. Ağır ağır da olsa duvarı yıktığını bilmek, önündeki kış yine envaiçeşit kar tanesinin üzerine yığılacağını bilmesine rağmen başını dik tutup direnmesini teşvik eder buğday tanesinin.

Sanıyorum ki herkesin hayatıyla organik bağlar kurabilecek türden buğday tanesinin hikayesi. Çünkü kar tanesinin şekli hep değişiklik gösterse de insanın olduğu yerde beklemek,direnmek ve mücadele etmek müşterek...

Bu ortaklık gözler arasında da yürütülüyor olsa gerek. Değilse her "Göz yaşların çare değil, ağlama büyü" sözünü duyuşlarında baş kaldırmalarını açıklamak mümkün gözükmüyor.