Hastalık, ölüm ve pis kokular

geriye kalan bunlardan ibaret

içim kırılıyor 

içim düşmek mecburiyetinde kalıyor 

bu akşamüstü de sığınağıma yalnızca beni sokmadılar

benim sığınağımı hep başkaları yerle yeksan etti

uykum yüz parçaya bölünür

uzak bir kapı gıcırdar

sırnaşırım el yazması tadındaki samimiyete

hayat

nasıl da alacaklı gibi baskı uyguluyor algıma

ama bu sefer olmaz, yönünü kaybetsin

kaygan zeminde dik duran bu acımasızlık

bir yanılsamadır hayat, başa çıkılması zor

karşımda dinelen düşme tehlikesi

karşımda üzgünlük adı altında komplo teorisi

düşmekten vazgeçmeyeceğim

özgürlüğü tadana dek

iliklerime 

o sessiz ve serin ürperti değene dek

eklemlerimde tanımlanamayan kibir

kin 

ve tatmin edilemeyen ego

itiraflarım dengeleri bozar mı bilmem

damar yolları tıkanık mücadelemde

hatalarım dağları aşmıştır

hata payım çok yüksek 

karamsarım ve sesim pek kalın değildir


babamı kanserler içinde görürdüm hep

köpeği olurdum Azrail’in

Allah affetsin

yalvarmaktan yakarmaktan

gece ağrılarının yatıya kalmasıyla

göz kapaklarım perişan ve kollarım tutukluk yapar

geçsin iki büklüm eden sızılar

inanmasın gece, gündüzün sahtekar ışığına

o ışıkta mahvolmuş babamı görmek

zarif bir haini buyur etmekle eş değerdi

ne zaman tok otursam aç kalktığım soframa

bir müddet daha sorguya çekileceğim aşikar

ben kimdim nasıl bir gaflete düştüm

gafil mi avlandım onurlu muydum

kimse umursamayacak bunları


Yaşamak 

rezil ve berbat bir kabus gibi çöker miydi

yara bere içindeki gövdeme

Yaratanın kötü bir şakası mıydı

beni ablam yerine yaşatmak?