Sosyal, politik, dini ve ekonomik çevreden etkilenen sanatın amacı hiç durmadan değişir. Sanat; güzellik, gerçeklik, umut, ölüm, yaşam, kaos ve düzen gibi pek çok duyguyu, inancı ve düşünceyi ifade edip vurgular. Dekoratif, öyküsel, felsefi, dinî ya da yalnızca eğlendirici olabilir. İster eğlenmek, hayal gücünü canlandırmak, duyguları harekete geçirmek için yapılsın ister bir mesaj iletsin, her zaman yapıldığı dönemi kayıt altına alır ya da çağına ayna tutar.


Bütün sanatçılar, yerleşik gelenekleri yıkarken bile tarihteki yerlerini ve zamanlarını yansıtır. Bunu yaparken sanatçılar, Piet Modria’nın da dediği gibi bir araca dönüşür. Diğer bir deyişle sanatçı, sanat, sanatın kaynağı olan doğa ve sanatın insanlar üzerinde oluşturduğu algı arasında bir köprü görevi görür. Sanatın kaynağı, insanoğlundan ziyade doğanın kendisidir. Mesela insanlar tarafından üretilen müzik, doğada bulunan seslerin geliştirilmesiyle ortaya çıkmıştır.


Sanatın en baskın amacı; evrenin düzeninin ve ruhunun devamını sağlayıp onu uzun yıllarca devam ettirmektir. Yeryüzünde evrensel bir dili olan tek varlığın sanat olduğunu söylemek mümkündür. Dünyanın neresine gidersek gidelim gördüğümüz bir resim, mimari yapıt ya da bir sesin bizlere bıraktığı derin bir etkileşim görürüz. Bunun temelinde sanatın ruha etki etmesi yatmaktadır. Beş duyu organından en az biriyle algılanabilen yani somutluk taşıyan sanat kendisini algılayan insanın ruhuna soyut bir biçimde işler. Bu düşünceden yola çıkarak sanatın soyut varlıkların getirisiyle somuta döndürülen bir çeşit iletişim kaynağı olduğunu söylemek mümkün olabilir mi?


Bir medeniyet; tefekkürü, sanatı, müziği vb. ayrıntıları ile vardır, sanatçının iç medeniyetinde de latifeler böyle bir yapı meydana getirmelidir. Kendisine karşı samimi olamayan sanatçı, dinleyicisine de okuruna karşı da samimiyeti yakalayamaz. Bir güzelliğin bâkileşmesi de eserin işlenmesi, sanatçısının sıfat ve yetenekleri ile ilgilidir. Metnin başında da ifade edildiği üzere sanatla insan arasında aracı olan yani köprü görevi gören sanatçının niteliği, somut olan sanatın soyut olarak ruha işlenmesinde büyük önem arz etmektedir.