Onlarca, yüzlerce, binlerce kitap satın alıp onlara sahip olmayı arzuluyoruz, peki neden?


Kitaplara sahip olmak için... Peki bir insan kitaplara neden sahip olmak ister?


Sahiplik duygusunu tatmak için... Peki bir insan neden sahiplik duygusunu tatmak ister?


Mülkiyet kavramı ilk belirlendiği zaman ilk çiti çeken insanın etrafındaki herkese dediği bir şey vardı: "Burası benim! Buraya kimse dokunamaz. Ayık ol." İşte ne olduysa ondan sonra oldu. İlk çiti çeken insan daha sonrasında ilk eve sahip olan insana, o insan da ilk şehre, ilk devlete, ilk imparatorluğa sahip olan insana evrimleşti. Peki bu konunun kitap alışverişi yapmakla nasıl bir alakası var?


Erich Fromm'a göre;

"Beğendiği bir plağı almak, çoğu kez, insanın sahip olma ve müziği ele geçirme tutkusundan kaynaklanır. Sanata ilgi duyan insanların çoğu yalnızca onu 'tüketmektedirler'. Olaya 'sahip olmak' ihtirası ile bakmayan ve sanattan gerçek haz alanlar ise azınlıktadır."

[Sahip Olmak ya da Olmak, s. 154, Arıtan Yayınevi]


İşte bu. Sahip olma ihtirası. Hatta ve hatta ihtiyacımızdan fazlasını satın alıp kompülsif satın alan bir bireye dönüşmek. Kitapları olgunlaşmak ve kendi kimliğimizi geliştirmek, dünyaya bakışımızı hatta kendi içimizdeki dünyaya bakışımızı değiştirmek için değil, belki de sosyal medyada statü kazanmak, modaya uymak, taklit etmek, ilgi görmek gibi faktörlerden dolayı okumak...


Neyse ki biz BuBi Sanat'ta sanatı sadece tüketmek ve bir şeye sahip olmak ihtirası ile bakmak için değil, sanattan gerçekten de haz alan, hatta sanattan haz almayı öğrenen insanlardan olmak için çabalıyoruz. Bu çabadır işte esas değerli olan.


Endüstrileşme devrinden sonra insanoğlu her şeye sahip olup her bilgiyi öğrenmek istedi. Goethe'nin Faust kitabındaki Faust adlı karakter de her şeyi bilmek isteyip ruhunu şeytana satmıştı ya, işte, Faust modern insanın timsaliydi. İnsan, bir alana sahip olmak istedi, yuva hissinin kendisini istedi, fikirlere ve nesnelere sahip olup onları benliklerinin bir uzantısıymış gibi metalaştırmak istedi.


John Berger'in Görme Biçimleri kitabında da bu konudan bahsedilmişti. Berger bu konunun, satın alınan şeylerin insanın zenginliğini artırdığını ve mesela alınan bir yağlı boya tablonun bir evde durunca başkalarına "Oaa şu tabloya bak, bu adam bu tabloya sahipse kesin zengindir" dedirttiğinden bahsetmişti. Kitaplıkları olan insanların da sosyal medyada girdiği tavır -benim de maalesef yaptığım gibi- bir bakıma böyledir, o insanlar da kendilerine şöyle denilmesini ister: "Oaa şu kitaplığa bak, bu adam bu kitaplığa sahipse kesin zengindir, bunları satın alma gücü vardır."


Oysaki yine Erich Fromm'a göre;

"Bir okur, düşünürlerin teorilerini tartışmak, adeta onlarla konuşarak bilgiyi

kendine mâl etmek ve bazı sorunlara ağırlık verirken kimilerini de parantez dışına almak zorundadır."

[Sahip Olmak ya da Olmak, s. 63, Arıtan Yayınevi]


Kendimizin kitaplara sadece sahip olduğumuz yanılgısına düşmek ile onlar aracılığıyla varoluşumuzu sürdürmek arasında belirgin farklar var. Onlarla "olmak" gerek. Erich Fromm da bundan bahseder. Fromm'a göre "olmak"lığın yolu bencillikten kurtulup paylaşımcı olmaktır. Sadece kendisi için kitap alıp sadece kendisi için okuyan bir insan kitaplara sadece sahip olmuştur, oysaki Buddha'ya göre de insan evriminin en üst basamağına ulaşılması için bu sahip olmak isteğinden uzaklaşılması gerekir.


Sahip olmak; istektir, iddir. Olmak; egodur, düşünmek ve sorgulamaktır.

Sahip olmak; gelecektir, henüz gerçekleşmemiş olandır. Olmak; şimdiki zamandır, geçmişin şimdiki zaman dönüşmeden verimli olmasıdır.

Sahip olmak; sahip olmaktır, "var oldum" demektir. Olmak; her an var olmaktır, "var oluyorum" demektir.

Sahip olmak, sanatı metalaştırmaktır. Olmak, sanattan haz almak için sanatı gözlemlemektir.