İzlerken Norveç'in soğuğunu hafiften hissettiren, İskandinav Sineması deyince akla gelen ilk isimlerden Stellan Skarsgard gibi yaşayan bir efsaneyi başrolde izlediğimiz bir psikolojik gerilim/polisiye filmidir. Elbette ki Hollywood'un gereksiz hızlı ve aksiyon dolu sahnelerini göremiyoruz burada. Aksine oldukça ağır, soğuk ve insanı yavaştan ele geçiren bir atmosfer hakim filmde.

Insomnia, halk arasında uykusuzluk olarak da bilinen, uykuya dalamama, sürekli ya da kaliteli uyku alamama rahatsızlığıdır. Filmde de ana karakterimiz Jonas Engström (S. Skarsgard) bu rahatsızlıktan muzdarip bir polis dedektifidir.

Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyinde yer alan bir kasabada 17 yaşında bir genç kız öldürülür. Norveç Polis Departmanı da bu cinayeti çözebilmesi için İsveçli ünlü bir dedektif olan Engström'ü getirtir. Engström, işinde başarılı ve saygı uyandıran bir dedektiftir (adının karıştığı skandallara rağmen). Ortağı Erik ile birlikte hemen cinayeti araştırmaya başlar. Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyinde yer alması nedeniyle yaz ayları boyunca güneş batmayan bu şehirde Engström için uyku, bir işkenceye döner. Bir yandan katilin peşine düşerken diğer yandan uykusuzlukla mücadele etmeye başlar. Tüm bu kaçma kovalamacanın ortasında, yapmış olduğu büyük bir hata hem Engström'ü hem de bu araştırmayı bambaşka bir yöne çeker.

Kanaatimce film, insanı büyük bir gizemin içine çekmiyor ama o gerilimi, soğuğu, rahatsız edici ögeleri izleyiciye geçirmeyi başarıyor. Özellikle Engström'ü yavaş yavaş ele geçiren ve sağlıklı davranışlar sergilemesine engel olan uykusuzluğuna şahit olmak bile izleyici için zaman zaman sinir bozucu olabiliyor. Bu noktada Stellan yine çok iyi bir iş çıkarmış demek zorundayım. :)

Christopher Nolan tarafından 2002 yılında uyarlaması yapılmış olsa da orijinale sadık kalan bir izleyici kitlesinin olduğunu söylemek mümkün. Ben Nolan uyarlamasını izlemedim. Kadrosunda Al Pacino, Robin Williams gibi ustalar yer alsa da beni izlemem için yeterince motive etmiyor. Sanırım ben az önce bahsettiğim sadık izleyici kitlesine bağlı kalmayı seçeceğim. Ama her ikisini de izleyen varsa yorumunu duymak isterim. Sizce Norveç versiyonu mu, yoksa Amerikan versiyonu mu izleyiciyi daha çok içine çekiyor?