Gökyüzünün aydınlık ve yıldızsız olduğu bir gecede bütün şehir bir okyanusun derinliklerinde uykuya dalmış gibiydi. Rüzgar esmiyor, yaprak kımıldamıyordu. Yalnız bir çift gözün uykusu yoktu. Pencereden bakıyor, düşünüyor, hayal kuruyor, yatağında bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Sonra belli belirsiz bir ışığın odaya dolmaya başladığını fark etti. Daldığı yerden çıkıp ışığın nereden geldiğini anlamaya çalışırken dolunay bulutların arasında büyüdü, büyüdü, tam karşısında belirdi ve ışıltısı sağ gözünü doldurdu. Bir an uykusuzluktan ve henüz başlayan huzursuz bacak sendromundan muzdarip olduğunu bu ışıltıyla unuttu. Ancak aydı bu ve yerinde durmayacaktı. Yataktakinin dostça arzularına, gitmesini istemeyişlerine aldırmadan dakikalar içinde evlerin ardında kayboldu ve gitti. Böylece huzursuzluğu ve uykusuzluğu odayı tekrar doldurdu. Şimdi üzerindeki yorgan ağırlaşıyor, ağırlaştıkça adeta ruhuna baskı yapıyordu.


Sonra yatma biçimini değiştirerek ağırlığını sırtına verince aklına başka bir şey geldi. "Çölde..." diye düşündü. Gökyüzü hep methedilerek anlatılırdı. Geceleri orada yıldızları izlemek, kim bilir ne kadar güzel olmalıydı. Bütün yıldızların parıl parıl parladığı çöl, gecelerini hayalleriyle gündüze kavuşturabileceğine neredeyse emindi. Sonra çöl, doğasına uyum sağlayan yuvarlak ya da dik eyvanlı, kare ya da geniş ve yuvarlak minareli, kubbeli ya da düz tavanlı Emevi ve Abbasi yapılarında türlü fanteziler hayal etti. Fantezi demişken yarın bir ara dışarıya çıkıp ne zamandır okumayı istediği Tutiname'yi satın alma planını hatırlayınca gözleri ışıldadı. Belki gökyüzünde yıldız yoktu ama anlık da olsa yeryüzündeki tanıdığı bir çift yıldız parlayıp sönmüştü. 


Gece ilerleyip insanlar uyumaya devam ederken yataktaki, huzursuzluğunu azaltmak için bacaklarını gerebildiği kadar gerdi. Bu konuda bildiği en iyi çözüm buydu ki işe de yarıyordu. Sonra düşünmeye devam etti. Ne kadar çöldeki gökyüzünü hayal edip mutlu olsa da yeryüzündeki tehlikelerin de farkındaydı. Çıyanlar, akrepler, yılanlar, dev örümcekler... orada birden karşısına çıkabilir, fark etmeden ısırabilirdi. Sonra kendi ayağına sıkacak bir kararla telefonunu eline aldı ve çöl hayvanları hakkında türlü fotoğraflara, videolara baktı. İyice korkmuştu. Büyümüş gözlerle telefonunun fenerini açarak odasına göz gezdirince karşısındaki duvarın köşesinde saatlerdir hareketsiz duran cılız örümceğin birden kilo almaya başladığını fark etti. Yataktaki de bunun üzerine hızlı bir manevrayla yorganı kafasına çekti. Cılız örümceğin zararsız olduğunu biliyordu. Zaten evdeki örümcekler bir görünüp bir kayboldukları için yataktaki de çoğunlukla onları görmezden geliyordu. ancak şimdi bu örümceğe bakmaya devam ederse daha korkunçlarını hayal etmeye başlayacak, belki çöl görme hevesini bile kaybedecekti. Yatışmak için yorganın altında ellerini açtı ve hayvanların şerrinden koruması için Allah'a dua etti, elini yüzüne sürdü ve "Amin." dedi. Zaman sonra yorganın altında nefes alması zorlaşıp göğsü inip kalkmaya, derin ve hızlı soluk alıp vermeye başlayınca kafasını yorganın altından çıkarmak zorunda kaldı. Örümcek olduğu yerde duruyordu.


Durgunlaşmış, yüzünde gölgeler oluşmaya başlamıştı. "Ciddi yüz hatları ve kısık sesiyle düşünmek..." dedi, çok uzun bir kelime. Uzaydaki boşluk gibi ya da ucu görünmeyen bir yol gibi, sonu yok. Dozu kaçırıldığında bazen zihni, bazen de kalbi parçalayabilecek kapasiteye sahip. Sustu sonra. Gözlerini kapattı. Uyumak istiyordu ama biliyordu ki uyumak istiyorsa zihnini rahat bırakması gerekiyordu. Aksi takdirde bir şeyleri düşünmeye devam ettiği sürece uyku ona haram olacaktı. Düşündü. Saatlerce kendi kendine havadan sudan konularda geyik yapmaya ya da mantıklı konulara ayak basmaya devam edebilirdi ancak uyumamış olacaktı ve ne kadar uyumazsa o kadar uyanması zor olacaktı. Neden düşüncelerin gece yatağa girince yakasına yapıştığını sordu kendine, cevabı bilmiyormuşçasına. Sonra da büyük bir sırrı saklar gibi zihnine fısıldadı: her şey yatağa girip gökyüzüne baktığında başlıyordu. Düşüncelere dalıyor, kendi kendine konuşuyor, uyuyamıyordu.


Resim: Michelle Ku \ İnsomnia