ne yapsam sevdiremedim sana bu evi
kiraz çayı demledim
çayın sıcağını, tadını sevemedin
sıra bana geldi
çayın sevilmemelerine dahil oldum
mevsimlerin kayboluşlarındaydı avuntularım
bir illüzyon dar sokaklar ve inci taşlı kolye
geçmiş ve gelecek arasında sıkışırken
kurutulmuş defne yaprakları
yıllanmış üzüm devşiriyor şirazem
ne yapsam sevdiremedim sana bu evi
gökyüzü karanlık geldi ilk dördünde bile
işaretler anlamsızdı
salıncaklar kurulmadı
hasır örgüye bulaştı avuçlarımdaki irin
o evini sevdirdi sana
bilsin geceler uyutmazken seni
yağmur sesini istediğini
pazar gezmeleri, Madak’ı çok sevdiğini
bilsin ki Müzeyyeni haklı bulsun
az geldi nefretim yıkamadım şehirleri
beyaz zambakları bağışla
tıpkı boğazımı sıkan bu elleri bağışladığım,
yitirdiklerimi ipe dizdiğim gibi
soldur onları sonsuz boşlukta