Kuyulara inelim
Ya da köprüler kuralım bu dertten geçirmeye
Hadi fotoğraflar mandallanır hayali seyrek mi gelir?
Sen dünyayı dizersin dünya bilmez
Uyusan sonra bir geceye hesap vermeden
Ve uyansan yine gece;
Uyanmak az iş midir aşinası olmasak?
Kıyma ellerine, senin ellerin zaman yazar
Yani omzuna değmeyecekse bir dostun yarın
Saçlarını düzlesin geceye çok var
Ve bir anlamak tadılmaz öyle suların içinde
Ateşlere gelir,
Yüreklicedir ve tutmaz demini senden güzel
İşlemez nakışsa nakış
Beyazsa bakış kesmez; yanına git derim
Sana ipler gönderiyorum kuşlarını bağla
Hatalar gerçeği çekip süslesin bırak
Ve gelen bir yarına nasıl koşulmazsa daha
Gitmeyen bugüne öyle git demezsin
Yine yasla başını otobüs camlarına
Düşün yine düşünden öte sen varsın
Sana tütünler sarayım kesilmiş ellerimle
İsterim üşümek kadar yakın sokaklarda
Bir sarılmanın güneşi çevrelediği,
Belki tomurcukları patlatan o enerji
Bana mı kalırdı almasam ahını daha
Alnıma mı yazılırdı gövdem çıplak olmasa?
İnelim kuyulara
Köprüler elin olsun
Varsa derinde ellerini bilen bir şey
Varsa soğuğu ıratacak senin gövdenden
Beni düşünme de bas yaralarına
Dönecekse başın yaşamaktan dönsün
Ve varsa ölüm anlamaktan olsun isterim
Sana ipler veriyorum kendi elimle
Beni çekip çıkar kendi içinden
Ne kadar alıkoyulmuş çocuk, kuş ve merhamet
Ve nasıl sığmış öfke, ihtiras ve tahayyül
Ve her ne varsa
Çek al başından yukarı
Bana öyle gül.
Fotoğraf: Yasemin Çargıt