Gecenin karanlığında sana sesleniyorum baba.

Konu sen olunca dünyanın en cahil insanı kesiliyorum bir anda nedenini sorma çünkü bende bilmiyorum. Bildiğim birşey olsun çok isterdim. Ama sen adlı bu dünyanın yabancısıyım.

Ellerim, ayaklarım ve gözlerim senin yolundan gitmek istiyor bazen ama kalbim sürekli dur diyor o yol senin değil. Seni takip edersem yanlışların ve doğruların ruhumu emer diye korkuyor. Kızdın mı baba böyle dediğim için kızma lütfen dedim ya yabancısıyım bu dünyanın.

Beni yaralayan beni tanımamış olman gerçeğini bu yaşıma kadar fark etmemiş olmam. Benim ruhum, kalbim gezmek isterken senin ayaklarıma pranga vuran bu sistemin kölesi olmamı istemen o kadar acı ki. Bunları yazarken neler başardın diye soruyorum kendime. Hiç. Koca bir hiçlik var elimde baba!

Ne bir adım ötene gidebildim ne de seninle olan bu savaşımı bitirebildim.

Evimi çok özlüyorum şimdi diyeceksin ki evdesin derdin ne senin. Öyle değil baba ev içinde kendini mutlu huzurlu hissettiğin yerin adıdır bazen biridir bu bazen de bir tuğla yığını. İtiraf etmeliyim baba benim ne kendime ait bir tuğla yığınım oldu ne de biri. Acınası bir hayat yaşıyorum baba. Sanki herkesin hayatlarında bir akış varken benim dünyamda zaman durmuş gibi. Birileri ya da bir şeyler beni yalnız bıraktı baba.

Şimdi saçma sapan konuşma diyerek sözümü keseceksin ve bende sana uzun uzun bakıp önüme döneceğim. Bazen defalarca kalemi farklı hikayeler yazmak için elime alıyorum. Baba ben elime aldığım bu kalemi sen diye aldığımda hep aynı hikâyeyi yazdım. Neden biliyor musun ikimizde sağır ikimiz de inatçıydık.

Sözün özü baba hava aydınlığına kavuşuyor. Biz halen aynı karanlıkta ışığı kim yakacak diye kavga ediyoruz.