Bizler, bir teraryum içine hapsolmuş, yalnızca birlikte nefes alabilen özgür ruhlardık.
Ve bu Distopya'da başka bir çıkış yolu yoktu.

...

Cılız bir ışık huzmesi zayıflığından ve yalnızlığından gücenmişti.

Tüm cesaretini toplayıp, bir süpernova yarattı ve kendi kendinden ikiz doğurdu.

Doğum tamamlandığında gücü neredeyse tükenmiş ve tamamen sönmek üzereydi...

İkizi, ona hayat verdi ve o ışık hiç olmadığı kadar parlaklaşmaya başladı.

Şimdi, daha güçlü ve cesurdu. Önceleri kimsenin görmediği şimdi ise ikizi ile birlikte göz kamaştıran bir enerjiye dönüşmüşlerdi. Sonsuz gibi görünen karanlığın içinde, yol gösteren olmuşlardı.

Bir kutup yıldızı.

Birbirlerinden güç alan, bir olarak var olabilen iki küçük ama bir büyük yıldız.

Yansımalarını görünce içinde bulundukları karanlığı "Neden aydınlatmıyoruz?" diye düşündü ikinci ışık.

"Çıkalım burdan ve bu boşluğu birlikte aydınlatalım."

"Yüzyıllardır burdayım ve sen doğana kadar evim bildiğim bu boşluktan başka bir yeri aydınlatamayız. Karanlık bizi boğar, ben karanlıktan korkarım."

"Sen bir ışıksın... Karanlığı delensin, hadi gel ve parılda!"

"Yapamayız ışığım. Burdan çıkamayız."

"Elimi tut ve gözlerini kapat..."

...

El ele tutuşmuş, birlikte tutuşmuş ancak çıkamamışlardı bu boşluktan.

İçine yürüdükleri bu karanlık, onların aydınlatamayacağı kadar büyüktü.

Boğuldular.

Yok olmadılar belki ama varlıklarını sonsuzlaştırdılar.

...

Açık bir gece yarısı gökyüzüne bakan herkes onları görür.

Bazen bir yıldız kayar, dilekler tutulur, o yıldız gözden kaybolur.

Binlerce yıldır, her gece, tekrar tekrar... Parıldamak için kaçmaya çalışan bu ikiz yıldızlardır onlar.

Birlikte parıldayan, iki küçük bir büyük kutup yıldızı.






Karanlıkta her boğulduğumda bana yol gösteren ışığıma...