Bir yazı yazmak istiyorum içinde "ben" olan. Karanlığı aydınlığa çıkaran o yüce güneşin gölgesinde. Gölgesinde açan her bir çiçeğin mahzun bakışı. Adeta hasretle, merakla ışın denetimi beklerken umutla ve sabırla uzamaya devam eden, o asil gövde meydan okuyordu tüm evrene. Evet evren. Tüm kâinatın nabız atışı, saniyelik sistemde oturtulan muazzamlığı tespit etmek için tepeden seyreden bir adam. Adamın elinde bir fener ve orayı gösteriyor. Karşısı yangın yeri. Tıpkı yüreğini dağlayan ateşin somut resmiydi. Kızıldı gökyüzü. Zifiri karanlığı yutarak kıpkırmızı şelale akıyordu semadan. Aşağıda kalan her bir suret için uyku haliydi bu. Sonsuz uykuya kollarını açan milyonlar ebedi sessizliği kulakları sağır eden cinstendi. Tepedeki adamın çehresinde oluşan tüm yaşanmışlıklar bu sessizliğin izlerini taşıyordu. Elindeki fenerin ateşine kaydı gözleri. Tek umudu, tek dayanağı bu ateşti. Kalbi onunla çarparken daha fazla harlamanın isteğiyle yanıp tutuşuyordu.