sen misin çocukken düşüp dişimi kırdığım merdiven?
olsun, ben seninle büyüdüm o zamandan
güzel bir yaz günü düştüğüm elma ağacı beni sana hazırlıyordu aslında
nefesim kaymış gitmişti ciğerlerimden
ah, ah, bir inansan gözüme inen perdedeki yüz çizgilerine
dünya daha yaşanılır bir yer... olmaz da
belki katlanırız olacaklara, ne dersin?
biz el ele verirsek, olsun, bir şey olmasın yine
ama bilmez miyiz o zaman
yaşamın küçük bir diliminin eşsiz tadını?
ne dersin, yetmez mi bu bize?
ben seninle büyüdüm
yoktun belki o zamanlar
kim bilir hangi oyuncağını severdin daha çok
kim bilir kaç arkadaşından sakladın şekerlerini
belki de, arkadaşın yoktu daha şeker yerken saklayacağın
kim bilir, belki olsaydı paylaşırdın hepsini...
benim vardı bir tane ilk küfürümü öğrendiğim
şekerimiz yoktu ama dayaklıktı yüzümüz
bir Özbek, yahut Kazak, ikisi de aynı
uzatmaktan geri durmazdık yumruklara gözümüzü
köpek ısırıkları, ilk öpücükleri vahşi tabiatın
ve ilk sevgileri mahalle kızlarının
hepsi sana hazırlıyordu beni fark etmeksizin
büyüdüm sayılmaz ama bıkkınım bir bakıma şimdi
özlemi de yok eski şeylerin
âhenk tutturasım yok şiirlerde
bunu da öylesine karaladım işte
belki okursun, ya da okumazsın diye...
Yunis Hasanov
2022-06-01T23:15:17+03:00Öyle olsun, efenim)
Mısra Ergök
2022-06-01T23:12:28+03:00Bu şiirin başlığına “Merdiven” demek istedim.