Lanet olası kargalar!

Bütün zamanımı harcadılar,

Ruhuma bir bir bulandılar,

Altın, gümüş ve bronz,

İnsanız biz,

Kaçmak için söyledi budalalar.


Gün doğumunda, ruhun kimi bekler?

Aşk mı? Ölüm mü?

Doğum mu, cenazenin az ötesinde?

Güneş hep doğacaksa,

Beklemek niye?


Ölen birinin kadehinden,

Ölmüş birinin ellerinden çıkma,

Kırmızı bir şarap içtim.

Ne önemi var ki ölümün?

Her şey bizim içinse.


Tüm korkularımı, hüznümü,

Harabelerin içinde,

Ahşap bir sandığa sakladım,

Kazanacağım bir kumar,

Evet oynadım.


Özgürlüğe inanıyor musun?

Verdiğin karar,

Daha sen doğmadan belirlendi,

Tek bir ihtimal var,

O ihtimalin içinde yaşarken,

Özgürlüğe inanıyor musun?


Kanadı var kuşların,

İstedikleri yere uçuyorlar mı sanıyorsun?

Özgürse onlar,

Hayır,

Sadece korktuklarından uçup gidecek,

Kanatları var.

Gidemediğin için mi özgür değilsin?

Korktukların başkalarının elinde olduğu için mi?

Özgür değilsin, çünkü yalnız değilsin.

İstediği yere uçuyor mu sahiden kuşlar?


Altın ve gümüş,

Eritirsen onları,

Bir kalıba dökersen,

Seni özgür kılabilirler,

Yeterince ateşin,

Altın ve gümüşün varsa eğer,

Özgür olabilecek misin?


Gökyüzünden yağan yağmur,

Yağmak istiyor mu?

Akan gözyaşlarından farkı nedir?

Gözyaşların mı özgür,

Yağmurları mı Tanrı'nın?

Şayet Tanrının ellerindeyse onlar,

Tıpkı senin gibi,

Güven bana dostum,

Hiçbirimiz özgür değiliz.


Acı ve öfke,

İstemediğinse,

Seni bu hale getirende oysa,

Acıyı içtiğin kadeh delik değilse,

Bu kadehin tercihi değilse,

Yahut cam ustasının,

O halde,

Her neysen,

O olmak için gelmedin mi dünyaya?


Neyse hiçbir önemi yok,

Ağzımdan kanlar akacak,

Toprak nemli ve yumuşak,

Güven bana dostum,

Öleceğim,

O zaman inanabiliyorsam hala,

Özgür olduğuma inanacağım...