Evrende ilk oluşan yaratıklar devlerdi. Dev ırkı sayesinde Dünya, tanrılar ve yaşam oluştu. İyi bir amaca hizmet etmiş gibi gözükseler de bu ırk; gece, karanlık, kış, ölüm ile ilişkilendirilirdi ve Aesir tanrılarının düşmanlarıydı. Yeraltını yöneten Hel, av tanrıçası Skadi, deniz hükümdarları, erselik Ymir, Fenrir kurdu, Midgard yılanı (Jormungandr) gibi birçok bilindik ismi barındırıyordu.


Aralarında oldukça güçlü ve korkulan yaratıklar vardı. Loki ve Angroboda’nın çocuğu olan kurt Fenrir o kadar güçlüydü ki tanrılar dokuz evrene bir zarar gelmemesi ve kurdu kontrol altında tutabilmek için onu kendileri yetiştirdiler. Her ne kadar onu tanrılar büyütmüş olsa da gücü tanrıları korkuttu ve kurdu zincirlemeye karar verdiler. İlk iki denemelerinde başarısız oldular. Sadece bir oyun olduğunu ve güç testi yaptıklarını söyledikleri Fenrir zincirlerini kolaylıkla kırıp attı. Üçüncü denemede, cücelere, özel bir zincir yaptırdılar. İnce ve yumuşak görüntüsüne rağmen oldukça güçlü olan zincir ile Fenrir’e geldiklerinde kurt şüphelenmeye başladı. Güven sağlaması için zincirlenirken tanrılardan birinin elini ağzına koymasını istedi. Buna tanrıların arasından sadece Tyr cesaret edebildi ve başına gelecekleri bile bile kolunu kurdun ağzına koydu. Fenrir zincirlendiğini ve kaçamadığını anladığında Tyr’ın kolunu koparttı. Zincir iri bir kayaya bağlandı ve kurdun ağzına, kapatamaması için bir kılıç yerleştirildi.


Midgard yılanı, diğer adıyla Jormungandr da Loki ve Angroboda’nın çocuğuydu. Midgard’ı çevreleyen denizde yaşıyordu. Odin küçükken Jormungandr’ı beladan uzak durması için denize attı fakat yılan o kadar çok büyüdü ki kendi kuyruğuna erişebiliyordu. Bütün denizi çevreliyordu. Yılan, kuyruğunu ısırmayı bıraktığında ise Ragnarok başlayacaktı.


Elfler ve cüceler kulağa benzer yaratıklar olarak gelebilir fakat aslında çok farklılardı. Cüceler yeraltında yaşayan görünmez, zanaatkar topluluktu. Svartalfheim’deki labirent gibi madenler ve tav ocakları arasında yaşarlardı. Thor’un çekici Mjölnir, Fenrir’in zincirleri, Odin’in mızrağı Gungnir, Freya’nın kolyesi Brisingamen ve Freyr’ın gemisi Skidbladnir gibi yerleri tutulmayacak birçok eşsiz objeyi yaratmışlardır. Aynı zamanda Austri, Vestri, Nordri, Sudri isminde dört cüce gökyüzünün köşelerinden tutar ve doğu, batı, kuzey ve güney yönlerini oluştururlardı. Elfler ise karanlık elfler (Dokkalfar) ve aydınlık elfler (Ljosalfar) olarak ikiye ayrılırdı. Karanlık elfler tıpkı cüceler gibi yeraltında yaşarlardı. Cücelere benzedikleri söylenir ancak tamamen siyahlardı. Aydınlık elfler ise tam tersine oldukça güzellerdir ve sık sık Aesir ve Vanir tanrılarına benzedikleri düşünülürdü. Elflerin insanlarla ilişkisi karışıktı. İnsanlara tüm hastalıkları getirme gücünün yanı sıra hastalıkları iyileştirme güçleri de vardı. Eğer onlar için kurban verilirse seve seve iyileştirirlerdi. Dahası, elfler ve insanlar, yarı-insan yarı-elf çocuklar dünyaya getirebilirlerdi. Bu çocuklar insan görünümünde olur fakat elflerin büyülü güçlerine sahip olurlardı.


Devler, cüceler, elfler gibi sık sık ismi duyulan yaratıkların haricinde Huldra, Fossegrimen, Draugar, Kraken, Mare, Nornlar, Sleipnir ve Troller de vardı.


Huldra, çok güzel ve çekici bir kadındı fakat sırtı kabuk kaplıydı ve inek kuyruğuna sahipti. Bu sebeple bütün erkekler ondan korkardı. Efsaneye göre; eğer genç bir erkek onunla evlenirse yaşlı bir kadına dönüşecekti, güçlenecek ve kabuklarla kuyruğunu kaybedecekti.


Mare, geceleri uyuyan insanların göğsüne oturup kabus görmelerine sebep olduğuna inanılan yaratıktı. Uyurken ruhu bedeninden ayrıldığına inanılan insanların ruhları Mare’e dönüşüyordu. İngilizcede kabus anlamına gelen nightmare kelimesinin kökeni de bu yaratıktan gelmektedir.


Kraken, Grönland ve Norveç kıyılarında yaşadığına inanılan deniz canavarıydı. Bu yaratıklar o kadar büyüktü ki, görenler yaratığın bedenini ada zannedebilirdi. Eğer birisi bu adaya ayak basarsa ada batar ve üstündeki kişi canavara yem olurdu. Kraken genellikle balık yerdi ve balıkları kendilerine çekebilmek için bağırsaklarını denize salarlardı. Bağırsaklarının o kadar güçlü bir kokusu vardı ki etraftaki onlarca balığı kendilerine çekerlerdi.


Fossegrimen de bir su yaratığıydı. Çok güzel keman çalar, ormanın, rüzgarın ve suyun sesini gerçekçi bir şekilde taklit ederdi. Bu yetenekleri öğretmesi için ikna edilebilirdi fakat bunun için ya kafası kuzeye akan bir şelaleye çevrilmiş beyaz bir keçi ya da art arda dört perşembe, komşuların deposundan çalınmış, tütsülenmiş koyun eti istiyordu.


Draugar, zombi gibi gözüken ve insanüstü güçlere sahip, ölmeyen yaratıklardı. Kan içtikleri de söylenirdi fakat vampirlerden çok zombilere benzerlerdi. İstedikleri zaman boyutlarını büyütebilirler ve bir insanı tek lokmada yutabilirlerdi. Draugarlar genelde kendi mezarlarının etrafında gezer ve beraber gömüldükleri hazineleri korurlardı fakat yaşayan insanlara zarar verebilir ve ölmeden önceki yaşamlarında kendilerine yanlış yapmış olan kişilere işkence edebilirlerdi. Bu yaratıklar, vücutları aşırı çürürse veya yakılırlarsa ikinciye tekrar ölebilirlerdi. Kötü, açgözlü ve sevilmeyen kişilerin ölünce draugara dönüşeceğine inanılırdı.


Sleipnir, Odin’in atıydı. Her evrende bir ayağı olabilmesi için Sleipnir’in önde dört, arkada dört olmak üzere sekiz ayağı vardı. Loki’nin kısrak halindeyken bir devin atıyla ilişkisi sonucunda dünyaya gelmiştir. Gri tüyleriyle güzel ve güçlü bir at olarak betimlenen Sleipnir, en güzel attı. Ona Odin göz kulak oldu ve her savaşta yanında götürdü.


Nornlar, ölümlülerin ve tanrıların kader belirleyicilerdi. Sayıca o kadar fazlalardı ki kaç tane olduklarına dair kesin bir şey söylenemiyordu. Ne zaman, nasıl ve ne olacağını kararlaştırırlardı. Aralarından üç tanesinin isimleri, zamanın hangi bölümüne etki ettiklerini belli ediyordu. Urd geçmişte olan, Verandi şu anda olmak üzere olan ve Skuld gelecekte olacak olan demekti. Yggdrasil’in altında yaşarlardı.


Troller iki gruba ayrılırlardı. Çirkin troller dağlarda ve ormanlarda yaşarken küçük troller cüceler gibi gözükür ve yeraltında yaşardı. İki grup da zekası kuvvetli olmayan, kötü niyetli yaratıklardı. Özellikle insanlara karşı çok kötülerdi. Birçoğu sihirli güçlere sahipti. İskandinavya’yı çevreleyen kayalardan troller sorumluydu. Kayaların birazı silah olarak kullanılırdı, kalanlar ise güneşi görünce taşa dönen trollerdi. 


Kaynak:

https://blog.vkngjewelry.com/en/creatures-of-norse-mythology/


https://symbolsage.com/norse-mythology-creatures-list/


https://norse-mythology.org/gods-and-creatures/



Yazar: İrem Ehlidil