Her mitolojide olduğu gibi İskandinav Mitolojisi’nde de oldukça ilginç efsaneler var. Tanrıların savaşlarından evliliklerine kadar olan hikayelerin yanı sıra, bazı ünlü objelerin oluşumlarının ve yaratılışlarının da enteresan hikayeleri var.

Tanrıların arasındaki en ünlü savaş Aesir-Vanir savaşıdır. Tarihte sıklıkla bu iki kabilenin tanrılarının iyi anlaştığı görülür fakat durum her zaman böyle olmamıştı. Vanir tanrıçası Freya, en korkunç büyü tipi olan Seidr sanatının en bilinen uygulayıcısıydı. Diğer tarihi Seidr uygulayıcıları gibi o da şehir şehir gezerdi. En sonunda Heidr adı altında Asgard’a geldi. Aesirliler onun güçlerine bayıldılar ve hizmetinden seve seve faydalandılar. Fakat sonunda büyünün gücüyle hukuka olan saygıları ve bağlılıklarının yerini bencilce duyguların almaya başladığını fark ettiler. Bunun Freya’nın suçu olduğunu, onları bilerek büyülediğini düşünüp onu öldürmeye çalıştılar. Üç kere yaktılar fakat üçünde de küllerinden geri doğdu. Bunun sonucuna iki kabile birbirlerine bir nefret beslemeye başladı ve bu düşmanlık bir savaşa dönüştü. Aesirliler silahlar ve kaba kuvvetle basit bir şekilde dövüşürken, Vanirliler büyü kullandı. Savaş uzun süre devam etti. Eninde sonunda iki kabile de yorgun düştü ve ateşkes yapmaya karar verdiler. Gelenek sebebiyle iki taraf da birbirlerine saygı göstermek için birbirlerine rehine ve mal verdiler. Vanir tarafından Freya, Freyr ve Njord; Aesir tarafından da Hoenir ve Mimir rehine gönderildi. Njord ve çocukları Asgard’da huzurla yaşadılar fakat Hoenir ve Mimir için aynısı geçerli değildi. Vanirliler, Hoenir’in herhangi bir problemde anında çözüm sağlayabildiğini fark ettiler ama bunun sadece Mimir yanındayken olduğunu fark edemediler. Hoenir, Mimir yanında değilken yardım edemeyince Vanirliler rehine takasında yalan söylediklerini düşündüler ve Mimir'in kellesini alıp Asgard’a gönderdiler. Odin, Mimir’in kellesini ihtiyaç olduğunda yardım sağlaması için büyüledi. Bu yanlış anlaşılmadan dolayı tekrar savaşa girmek yerine iki kabile birleşip bir kazana tükürdüler ve salyalarından tüm varlıkların en zekisi Kvasir’i uyum sağlaması için yarattılar.

Kvasir bilgeliğinden dolayı çok ünlü oldu. Herhangi bir soru sorulduğunda tatmin edici olmayan bir cevabı olması imkansız gibi bir şeydi. Dünyayı dolaşıp danışmanlık yapmaya başladı. Bir gün Fjalar ve Galar isminde iki cücenin evine çağırıldı. Kvasir yanlarına varınca cüceler tarafından katledildi. Ardından cüceler akan kandan ismine şiir likörü denen bir likör yaptılar. Bu likör Kvasir’in bütün bilgeliğini barındırıyordu ve içen kişi şair ya da bilgin oluyordu. Tanrılar, Kvasir’in ölümüyle ilgili cüceleri sorguladığında cüceler onun kendi bilgeliğinde boğulduğunu söylediler. Bu cinayetten çok zevk alan cüceler kısa bir süre sonra da dev Gilling’i sırf eğlence için suda boğdular. Gilling ölürken karısının çıkardığı seslerden rahatsız olan cüceler kafasına değirmen taşı atarak onu da öldürdüler. Fakat Gilling’in oğlu Suttung, babasının öldüğünü duyunca cüceleri aldı ve ileride dalgalarla kaplanacak olan sığ bir kayalığa götürdü. Canları için yalvaran cücelerle reddedilemeyecek bir anlaşma yaptı. Eğer ona şiir likörünü verirlerse canlarını bağışlayacaktı. Suttung likörü bir dağın derinliklerine sakladı ve göz kulak olması için kızını görevlendirdi. Böyle bir bilgelik sağlayacak bir likörün dağların altında kalması Odin’in hoşuna gitmedi ve çiftçi kılığına girip Suttung’un kardeşinin çiftliğine gitti. Çiftliktekilere tırpanlarını bilemeyi teklif etti. Bilendikten sonra nasıl keskin olduğunu gören dokuz hizmetçi taşı onlara satması için Odin’e yalvardı. Odin kabul etti fakat bedelinin büyük olacağını söyledi ve taşı havaya attı. Hizmetçiler taşı alabilmek için birbirlerini öldürdü. Ardından çiftliğin sahibi Baugi’ye gidip, şiir liköründen bir yudum karşılığında az önce birbirini öldüren hizmetlilerin işini yapmayı teklif etti. Odin, sezon sonuna kadar verdiği sözü yerine getirdi ancak sezon sonunda anlaşmalarını öğrenen Suttung sinirlenerek teklifini reddetti. Çiftçi kılığındaki Odin Baugi’ye anlaşmalarını hatırlatıp liköre ulaşmasında yardım etmesini söyledi. Dağlara birkaç delik açtıktan sonra Odin Baugi’ye yardımları için teşekkür edip yılana dönüştü. Baugi hançer fırlatarak onu öldürmek istedi fakat Odin tam zamanında delikten geçerek kurtuldu. İçeri girdiğinde çekici, genç bir erkek kılığına büründü ve Suttung’un kızı Gunnlod’un likörü koruduğu yere gitti. Odin kızın gönlünü kazandı ve üç gece onunla yatması karşılığında likörden üç yudum almasına izin verdi. Üç gece sonunda ödülüne kavuşan Odin, kartal kılığına girerek Asgard’a döndü. O sırada kandırıldığını fark eden Suttung, bir başka kartalın kılığına girerek Odin’in peşinden gitti. Kapıya vardıklarında Odin, Suttung onu yakalayamadan tanrıların yanına gitmeyi başardı. Yanlarına vardığında tanrılara ağzındaki likörden birkaç damla damlattı. Bir miktar damla ise Midgard’a, insanların yaşadığı dünyaya düştü. Düşen damlalar kötü ve vasat şair ya da bilginlere sebep oldu. İyi olanlar ise Odin’in özenle ilgilendikleriydi.

Odin’in bilgiye olan açlığı birçok hikayeye sebep oldu. Bilgelik için Mimir’in Yggdrasil’in köklerindeki kuyusuna gitti. Mimir’in bilgeliği o kuyudaki sudan geliyordu. Odin kuyudan su içmek için izin istedi. Kuyunun gardiyanı suyun değerini biliyordu ve karşılığında bir gözünü vermediği sürece su içemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Odin tek gözünü oyup kuyuya attı ve karşılığında sudan içti. Yine benzer bir şekilde rünleri keşfedebilmek için kendini astı, mızrakla yaraladı, dokuz gün boyunca yemedi, içmedi.

Odin’in oğlu Thor da meşhur çekici Mjolnir’e bir anda sahip olmadı. Fesatlık tanrısı Loki bir gün Thor’un karısı Sif’in büyüleyici altın saçlarını kestiğinde Thor çok sinirlendi. Loki’yi vücudundaki bütün kemikleri kırmak ve öldürmekle tehdit etti. Bunun üzerine Loki, Svartalfheim’e gidip cücelerden Sif için yeni ve eskisinden daha güzel bir saç yapmalarını isteyeceğini söyleyerek Thor ile anlaştı. Cüce Ivaldi’nin çocukları sadece Sif için saç değil aynı zamanda gemiler arasında en iyisi olan Skidbladnir ve en öldürücü mızrak Gungnir’i yaptı. Loki bunlarla yetinmedi ve pervasızlık yapıp Brokkr ve Sindri’ye gidip üç yeni icat daha yapamayacaklarına emin olduğunu söyleyerek onları kışkırttı. İki kardeş hemen işe koyuldu. Çalışırlarken sinek kılığına giren Loki, Sindri’nin elini ısırdı ve cüce icadını ateşten çektiğinde altın saçlı bir yaban domuzu vardı. Bu domuz, suda ve havada bile atlardan daha iyi koşabilen ve karanlıkta parlayan Gullinbursti’ydi. Ardından Brokkr körüklerle uğraşırken, Sindri ateşe yeni bir parça altın koydu. Sinek bu sefer Brokkr’ı boynundan ısırdı ve ateşten çıkardıkları icat Draupnir adında her dokuzuncu gecede, kendi ağırlığında sekiz tane altın düşüren bir yüzüktü. Son olarak Sindri bir demir koydu ve son işlerinde çok daha dikkatli olmaları konusunda Brokkr’ı uyardı. Sinek hemen Brokkr’ı gözünden soktu ve cücenin gözü kan doldu. Sindri sahibine geri dönen, muhteşem kalitede bir çekiç yarattı fakat tek sıkıntısı sapının kısa olmasıydı. İki kardeş emeklerinin karşılığını alabilmek için Asgard’a yola koyuldular. Fakat Loki cücelerden önce varıp tanrılara hediyeleri sundu. Thor’a Sif’in yeni saçını ve çekici, Odin’e yüzüğü ve mızrağı, Freyr’a da gemiyi ve domuzu verdi. Tanrılar bu hediyelerden, özellikle çekiçten, oldukça memnun kaldılar. Arkadan gelen cüceler ise elleri boş geri döndüler.

Loki’nin sebep olduğu bambaşka hikayeler de var. Odin, Loki ve Hoenir Asgard’dan uzaktaki dağlarda seyahatteyken bir şeyler yemek istediler. Tenha dağlarda yemek kısıtlıydı ve öldürdükleri bir öküzü paylaşacaklardı. Eti ateşe koydular fakat uzun bir süre boyunca et pişmedi. O sırada üstlerinden büyük bir kartalın ete büyü yaptığını ve sadece onunla da paylaşırlarsa büyüyü kaldıracağını söyleyen sesini duydular. İstemeyerek de olsa kabul ettiler. Kartal gelip etin en güzel yerini yiyince Loki bunun anlaşmada olmadığını söyleyip sinirlendi ve sağlam bir dalla kartala vurmaya başladı. Kartal, Loki’nin tuttuğu dalı diğer tarafından kapıp havaya uçtu. Loki tırstı ve onu bırakması için yalvarmaya başladı. Kartal kılığındaki dev Thjazi ona Idun ve meyvelerinden getireceğine ant içerse bırakacağını söyledi. (En bilinen tanrıçalardan biri olan Idun, tanrıların yediği gizemli meyveleri toplardı ve bu meyveler onlara gençliklerini kazandırıp, yaşlanmanın kötü etkilerini uzaklaştırırdı.) Tanrılar Asgard’a geri döndüğünde Loki Idun’un yanına gitti. Asgard sınırlarının ötesinde onunkilerden çok daha güzel meyveler bulduğunu, onunla gelmesini ve karşılaştırmak için kendi meyvelerinden de getirmesini söyledi. Idun kabul etti fakat denilen yere vardığında kartal kılığındaki Thjazi tarafından kaçırıldı. Thjazi onu yaşadığı yere, yüksek dağların zirvelerine götürdü. Idun’un yokluğunda tanrılar yaşlandıklarını, kırışıklıkların oluştuğunu, saçlarının beyazladığını hissetmeye başladı. Birleşilip Idun’un en son nerede görüldüğü konuşuldu ve en son Loki’yle Asgard’dan çıkarken görüldüğü söylendi. Bunun üzerine Loki yakalandı ve eğer ne olduğunu anlatmazsa işkence edileceği söylenerek tehdit edildi. Loki bütün hikayeyi anlatınca tanrılar Idun’u bulmazsa onu öldüreceklerini söylediler. Idun’u kurtarması için Freya Loki’ye giyildiği zaman şahine dönüşmeni sağlayan şahin tüylerini ödünç verdi. Jotunheim’e vardığında şansına Thjazi balık tutmaya gitmiş ve Idun’u evde yalnız bırakmıştı. Loki hemen Idun’u bir yemişe dönüştürdü ve pençelerinin arasına alarak kaçtı. Thjazi eve gelip ödülünün kaybolduğunu görünce kartala dönüşüp Loki’nin peşine takıldı. Loki Asgard’a yaklaştığında Thjazi ona çok yakın ve aradaki farkı kapatmak üzereydi. Loki Asgard’ın sınırından geçtiği an, duvarları ateşe verdiler. Hızlıca Loki’nin peşinden giden Thjazi’nin alevlerin içinde kalmaktan başka şansı olmadı.

Tanrılar Thjazi’nin ölümünü ve Idun’un geri dönüşünü kutlarlarken, babasının ölümünün intikamını almak için zırh ve silah kuşanmış Skadi geldi. Tanrılar ona sakince ve sabırla yaklaştılar ve intikam almak yerine anlaşma yapmaya ikna ettiler. Anlaşmanın üç aşaması vardı. İlk olarak Odin Thjazi’nin gözlerini aldı ve gökyüzüne savurdu. Gözler orada yıldıza dönüştüler. İkinci olarak tanrılar Skadi’yi güldürmeliydi. Birçok başarısız denemeden sonra Loki bir ip aldı. İpin bir ucunu keçiye diğer ucunu cinsel organına bağladı ve keçiyle kovalamaca oynamaya başladı. Keçi de Loki de sıra sıra çığlık atıp uluyorlardı. Oyun en sonunda Loki Skadi’nin kucağına düşünce bitti. Skadi kendini tutamadı ve kıkırdadı. Son olarak da Skadi’ye kendi seçtiği tanrılardan biriyle evlenme şansı tanındı. Fakat Skadi eşini sadece ayaklarına bakarak seçebilirdi. Seçerken, Baldur’un olduğunu düşündüğü, en güzel ve temiz ayağı seçti. Sonradan deniz tanrısı Njord olduğunu öğrendi. Evlendikten sonra sadece nerede yaşayacaklarını seçmek kalmıştı. Njord’un yaşadığı yer olan Noatun, aydınlık ve sıcak bir sahilken Skadi’nin yaşadığı yer olan Thrymheim, dağın zirvesinde, karların hiç erimediği, karanlık bir yerdi. Çift Thrymheim’de dokuz gün geçirdiler. Dokuz günün sonunda dağdan indiklerinde Njord, kısa bir süre kalmış olmasına rağmen iğrenç bir deneyim olduğunu söyledi. Kuğuların şarkılarını kurtların sesine tercih ederdi. Ardından çift Noatun’da dokuz gün geçirdiler. Skadi’nin de Noatun’la ilgili düşünceleri, Njord’un Thrymheim’deki düşüncelerine benzerdi. Martıların sesleri kulaklarını tırmalamıştı ve kesinlikle uyumak imkansızdı. Bu sebeple dağlara gitti ve çift yollarını ayırdı.

 

Kaynak:

https://norse-mythology.org/tales/


Yazar: İrem Ehlidil