Pansuman tedbirlerle kocaman yaralar iyileşmiyor. Prof Mustafa Öztürk yeni çıkan mealinde "karılarınız sizin nesil kaynağınızdır" diye çevirmiş tarlanızdır demek yerine. Hars:tarla, ekip biçme. Gene aynı mealden "Allah onlarla alay eder" diye bilinen ayeti "Allah onlara alay etmenin cezasını verir" diye çevirerek antropomorfik Tanrı imajından uzaklaşmaya çalışmış.


İslam düşüncesi var mı? Entelektüel, kültürel, felsefi, ahlaki açıdan bakıldığında yok. Vav tvde prof Ekrem Demirli'yi izliyorum. İyi niyetle çabalıyor ama islam iklimindeki çoraklığın farkında.


Cumhuriyet islam dinini, islam düşüncesini önemsemiş ve mümkün olduğu kadar, kendi mantığı içinde geliştirmeye, modernleştirmeye çalışmıştı. İlahiyat fakülteleri bu amaçla kuruldu. Diyanet işleri de devletin içinde ama bağımsızca insanların dini ihtiyaçlarına yöneliktir. Ama olmadı. İslam, Batı düşüncesiyle barışamadı. Sünni dünya görüşünü temsil eden bir entelektüel dinlediğimizde yeni yüksek düşüncelerle karşılaşmıyoruz. Hep pansuman tedbirler. Y. Nuri Öztürk bir açılım denemişti, zındık olarak kaldı.


Hristiyanlık denince "sevgi" dini akla geliyor ve iyilik. İslam denince "adalet" ve güzel ahlak vurgusu var. Ahlak için din şart değil ama adalet için devlet şart. İslam bu yüzden devlet dini gibi işlev görüyor. Özellikle totaliter uygulamalar dini arkasına alıyor. Bugün olan da budur. Devletin desteği kalkınca islamda dişe tırnağa dokunur birşey kalmayacak. Ama Suud sermayesini de unutmamalı. 12 eylülden sonra finans kurumları, gazete destekleri, kitap yayınları, cemaatleşmelere katkılarıyla bugünkü islamlaşmanın yolunu çizdiler. Hala Suud sermayesine bağlı bir islamlaştırma-araplaştırma süreci içindeyiz.


Din teselli için, ümit için, anlam arama için önemli bir başvuru alanıydı. Artık kimsenin anlam arayışı yok. Bu alanlar kişisel gelişimcilere ve yaşam koçlarına kaldı. Ben de Spinozacı bir panteist bektaşi olarak yaşamaya çalışıyorum. Din, radikal düşünceler ve pansuman arasında çağımıza yanıt veremiyor. Yaşayıp göreceğiz neler olacak coğrafyamızda.