Uzadı boyum, uzandım renklere

Kümelendi parçalar

Kesik kesik seslenişler ve

durup su içirdim uyanan kalbime

Damladığı yerde bitecekti bir yanım,

gömülecekti ki

Toplardan, topuzlardan ve en olmadık anların gülümsemesinden

Bir durağın hiç bitmeyen mesaisinden doğdu

Yalnızz ve hayli giz bu

Ben sise benzemekle sonlanan yaşam

köşebaşlarında bekleyen lambalar için

boş verdiğim, bakmadığım kuytular buldum

Dokuz canım ve bir kuyruğumdan

Karışsın yeniden anılar

Geldiğim yönde ismim su, ismim akan ve temizlenen bir öz

Aktım

durunca tam duruyordu sakin doğa

kuşlarını çekiyordu üstümden, kısıyordu ışığını

mavisi bir beni avutmuyordu da

Geçip giden her şeye kalınca bir alışmak gibi

buna mahsus

anlamım bulutlanmasın



Yeri kesinleşmiş kimse kalmasın

Aynı yolları değişen çizgilerle geçtim

Esneyen ve içine alan bir şeydim önce

Anlattım uzuna, gevşeyene

unutuşu da tutamayan akıllara

Ve hiç olana dek sözüm

söz olana dek hiçim

bundan beni arındıracak gece

Aklayacak suçumu kendi izahım

Bir bağın kuşkusuyla

Ellerinin ve dizlerinin kuşkusuyla, ufacık adımların yetiştiremediği

varamamak telaşıyla ilk

taşlarda belirince gözyaşının sınırı

doğumum böyle yalnızz ve giz içinde kalacak

Şansım yeniden hesaplansın öyleyse

iğnesi kimi gösterirse kızgın ibremin

onu bir susayım, bir suçluca

seveyim yeşerir gibi ama gitmesin

dönme geçmişe, geçme dönüşe yalvarısıyla

Eskimenin yükünü kaldırıp yükseklerden

tozumu üf deyip savuracak nefesler

bilmem ki

geç kalmış çağrısın, kaçmış bir trenden fazlası

Buzzlanan aynasında sabahın

bütünken yarım kalkışmak kendine

ve belki tek gözle avutmak manzarayı

bu kadarsın zaman

doldurup kamelya ile çemberini

gitmesin ancak bu kadarsa yolum

Bir adımdan kısaysam

Bir adımla

başındayım hatanın, çok yakınım, hazırlan

tutmadım gidişi, ellerimi de devrettim korkmadan

farkındayım, şimdi kimse gücenmesin

buradan toprak gibi ufalanarak geçtim

toprak gibi

görünmemek için



Neye sarsılacağım bugün, kimde anımı bıraktım

Yarın bir hevesle peş peşe dışarda yüzüm

diğeri saklanıyor kuytusunda

Beklenmedik, ansızın

Üzerime kapanması her şeyin

Çağın ortasından başladım doğmaya

çağın ortasında öyle yenik

Kaldırıp bir yana düşünmeyi

Erdemi, hırsı ve vazifeyi bir yana

Elma dendi yüzyıllardır, onun tüm direncime çelmesi bu

Yasak ama arı bir hevesle

Düşmek için yöneldim, istedim bırakayım ikinci derimi

istedim sussun kederlerim ve verilsin karşılığı

Sonrası vaktim

Sonrası toprak gibi

Sonrası hep böyle olacak

kaçınılmaz sırlarla taşkın kesikler arasında

Aslını unuttum sarsıntının

belki böyle olacak

Birleşmeyecek iki çizginin hızıyla

çarpışması bu dengemin.


değil mi?

Beni alın alın bulmadan doğruyu

Biri sıyırarak geçmiştir yanımdan belki, alın

Elimi yastık yapıp tüyüne, ve teslim ile sesini

Olmaz ya, sevmiştir

dedim kırışmadan yüzün ve ak tellerin

Bir ev düşlemenin yalnız ve gizz içindeliğini alın

ve alın her doğuşun peşinden batan ismimi



Yeri kesinleşmiş kimse kalmasın

suçu elmaya attım, sevindim

Kalbim zamanın set çektiği

Kalbim bozkır

Bozkırın bir çiçeği tanımadan kemirmesi

farkındayım

atınca tam atıyordu oltasını doğa

beni suyla buluşturmadan, beni kurutup güneşin altında

tuzumla bir yanışı kızdırarak dibinden

Yani usulca ağlatarak elim elleri

yemi yuttum, yemin ettim

başka anı bu ezber bozan, hatırımda

Onu giyinmesin zaman

Elekten geçirmesin derin gibi bakmayı

Uzamasın, kümelenmesin

ve kesik kesik hep

Duyulacak bir uğultu kaldı süresiz

Uğuldayan

fakat gürlediğini sanan, doğru

derin gibi

gürlediğini sanan ismimdir, ismim çağ gibi lekesiz

beni yerimden edin

yerimden

bir daha kire bulanmamak için.