yorgunum,

uyumak; boşluğa sığdırılmaya çalışılmış insan gölgesi gibi geliyor

toplasam, iki kilo gelir uykunun ağırlığı

hızlandıkça zaman, incinmek oluyor göbek adı yaşamın

çarşambaya söyleyin, artık görüşmeyelim.


ben küçük olan her şeyi severim

bu yüzden hiç büyümez çocuklar.

yalnızlığı sevince insanlar, ellerinin boş bırakılan kısmı dokunur kalp kapakçıklarına.

ikinci dereceden yanık bir türkü duyulur en derinden

ben şair olurum bununla

sonra şiir olur bildiğim tüm dualar

allah bir derim, bağırarak

yırtılır sesim

hava alır boğazıma takılan yumru.


uzak, diyorum..

fazla uzaklaşıyorum kendimden.

bunu fark etmek geriye dönüp bakmak ile gerçekleşiyor

yerinde sayıyor, yollar..

ama yıllar değil

yollar diyorum,

ayaklarım kesiliyor yerden

yollar diyorum,

aklıma yine yaralı atlar geliyor

vurmayın artık onları diyorum, bu onların suçu değil

oturalım, konuşalım.

çay ısmarlamak geçiyor içimden

içelim,

yaralarımızdan bahsedelim

bitkisel hayata girmiş yalanlar söyleyelim,

yalanlar söyleyelim, beyin ölümü gerçekleşmiş.

sonra sıkalım kendimizi kurşun niyetine

göğsümüze saplanacak acı ile en fazla kendimizi kanatırız.


boş verelim her şeyi, nede olsa kurtarılamaz bugün,

yarından.

ben konuşuyorum,

annem duyuyor bunları

gülüyor,

iç kanama geçirdiğimi düşünüp

limon sıkıyor, bu yeşilliğe.


suskunlukların çoğaldığını, kalabalıklar hatırlatıyor.

irkiliyorum, çoğu zaman sesimden

sabah oluyor,

güneş görmeyen pencerelerden sarkıyorum

iki kaşımın ortasında, kocaman bir hayat

kamburum da bağdaş kurup oturmuş rüzgar

erken ölüyor ağaçlar,

sarsıntı ile düşüyor, elmalar

yasak diyorum, yasak!

adem diyorum, adımı unutuyorum.


kardeşim gibi bakıyorum mevsimlere

toprak kokusu diyorum

babam çıkıp geliyor

üstü başı toprak, kokuyor

baba diyorum, ne vardı ki bu kadar ölecek ?


yağmur yağıyor,

balıklar üşüyor

sonra biz her şeyi unutuyoruz


uyanıyorum,

ayaklarım karıncalanıyor,

ezdiğim karıncalar ayaklanıyor.

günahlarımla büyüyorum.