Hiçbir şey hissetmiyorum, ölümün hafifliği beni kavrıyor. Ölüm hissizlikti bense hissizleşmiştim ama bunu gözlerimden fışkırta fışkırta göstermiştim insanlara, görmek istemediler; mutsuz olduğumda çöpten farkım yoktu, mutluyken herkes yanımdaydı. Neden yanımdaydınız? Ben mutlu biri değildim, gözlerim canavara büründü zaman içerisinde, gülümseyişimin altında koca bir nefret uyanıyordu. Sustum, sustum, saklandım, kayboldum, uzaklaştım adeta. Hissizken mutluydum, hissim oldukça ya kendimi bitiriyordum ya da insanları içimde öldürüyordum, bir gün mutluyken bir gün üzüntüden ölecek haldeydim, bir şeyler ters gidiyordu, yorulmuştum. Kendime saklancak yeni yer olarak hissizliği buldum. Yıllardır herkes gibi olmaktan çekiniyordum, onlar gibi olmaktansa eriyordum bu bedende. Sonra bir keşif gerçekleştirdim: hissiz olmak. Aptal insan beni bitirmek için uğraşırken ben ayrı yollarda aynı şeyleri yapıyordum, kendim de onlardan farksızdım ama merhametimdi onlardan ayıran, hislerimdi farklı kılan. Sonunda ne merhametten eser kaldı ne de hislerden miras geriye kaldı...