Hafızamı kaybeder gibi oldum istekli, buna tutuşur gördüm kendimi. Hatırlamayacaktım; olan, acıtan her ne varsa. Öyle anlaşmıştık hatırlatmayacaktın.
Uzun sürecekti hafıza kaybım, anlaşmalı ama anlaşmasız bu kadar erken uyanmasını beklemiyordum. Getirdikleriyle götürdükleri hep yarışmak, götürdükleri de kazanmak zorunda mıydı?
Unutacaktım. Hatırlıyor musun?
Yalnızlık mı aldı yalnızlıklarımı? Sen mi aldın yalnızlıklarımı? Verdiğinle aldıklarının toplamı mıydı yoksa… Ne kadar daha çıkartmak lazımdı benden, verdiğin ufak bir senden.
‘’Daha küçüktük.’’ derler ya o zaman başlamıştı. Çok yalnızlık oynuyorduk seninle; kim en fazla toplar yalnızlığı, sürekli ben kazanıyordum yalnızlığa hızlı koşanın kazandığı oyundaki gibi. Misketlerim de çoktu. Yalnızlıktan topladığım yalnızlık misketleri.
Amma da çok yalnızlığımız varmış. Saat yalnızlık geçiyordu, sürekli saat başı haberleri yalnızlık bağırıyordu. Her bağırış bir çağırış.
Her bağırışta vardır bir çağırış…
Adres sorarsın, "Kime sorsan bilir," der herkes. Güzeldir insanın kendini bilmesi. Uzak değil. Köşeyi dönünce sağda,
İyi yalnızlıklar…