İnsanlar gördüm,

hırs kaplı kollar, bacaklar, gövdeler...

Kelimeler tükenmişti onlar için,

nefes almak burnundan solumaktı.

Bu yönlerini hep gizlerimizde sakladık,

ses etmedik,

iyicil kuşlar bir ayrılık türküsü tutturmasın diye.

Sessizliğimizde boğulduk,

ayrılık türkülerini devraldık,

zehir içtik, kızılcık şerbeti dedik.


Bir baş ağrısı sancısıyla güm güm ötmeden

savaş meydanında koşan birisi...

Ayan beyan ortada kaldık.


Ismarlama bir buyruğu

bir kenarda bıraktık

sahici yakarışlara kulak vermek için.

Şairin sözleri düğümlendi

boğazlarımızda,

göz çukurlarımıza çamurlar doldu:


"Her şeyi

düzeltmeye

kalkışmanın

yok ettiği!"