Tesadüfen yolunun kesiştiği biri sende nasıl bir iz bırakabilir? Ya da bir iz bırakabilir mi?

Bırakabilirmiş…

Ben izin vermedikçe hiçbir şey beni üzemez sanıyordum. Bu yalana kendimi o kadar inandırmışım ki büyük bir cesaretle kepenklerimi açtım.

Ekimin en ışıltılı günüydü, adeta gözlerim kamaşıyordu. Tekrar kepenklerimi indirmek için geç kalmıştım. Mantıksız olduğunu bildiğim halde o an benden mutlusu yoktu. Otoparka dönen kalbim yeniden çocukların gitmek için heyecanlandığı lunaparka dönüşmüştü. Hiçbir şey bu kadar mükemmel olamazdı.

Olmadı da…

Kırılmış, ürkek ve yaralarını göstermekten utanan küçük bir çocuktu... Başka bir gezegenden gelen o çocuğa ulaşmak mümkün değildi.

Ona bakınca kendimi görüyordum. Benim evim değil aynamdı.

Yanılmış olamam, olmamalıyım…


(19.02)