Kabullenmek… Bazen bir bitirişin son kıyısı bazen de eskimiş umutsuzluklardan taze umutlara kesiksiz bir geçişin adı, avuçlarının içinde kor tutma hali, sancılarla geçen gecelerin azmettiricisi… Kabullenmek, yenilginin, başarısızlığın, yılgınlığın tadını barındırır içinde. Katılaşmış bir geçmişin, külçeleşmiş alışkanların, konforlu bir alanın karşısına dikilir çoğu zamanda. Kabullenmenin karşısına dikilenler de vardır elbette. 'İncinen gurur bir türlü onarılmadığında inilecek yer yeraltıdır,' diyor Gürbilek. Gurur, yer altına iner, uygun zamanı bekler, yenilgiyi, başarısızlığı kabullenmez, hırsın da kardeşidir aynı zamanda. Gurur, bütün bunları arkasına alıp dikilir kabullenmenin karşısına. Kendisini ezmeyi bilmez, karşısındakini eze eze kendisiyle kalır, sahte bir savaştan, yalancı bir zaferle çıkmanın yapay gücüyle…

Kabullenmek, buruk ve heyecanlı, aceleci ve sabırlı, acı bir gülümsemenin eşlik ettiği değişime kapı aralar. O kapıya yüklenmek, o aralıktan geçmeyi denemek ise kişinin tek başına yapacağı iştir. Hırs nasıl gururun kardeşiyse; yalnızlık kabullenmenin üvey evladıdır.  Cansever’in şu dizeleri belki de anlatmak istediğimiz: “Ve de artık kabullendiğim, hep kocaman bir yalnızlık, hep yalnızlık.”


Gurur yalnız kalmaz. Sahte yakınlıklar, yapay ilişkiler kursa da ayakta kalır, birisine, bir şeye tutunur. Mülksüzleşmenin de adıdır o yüzden kabullenmek. Kabullenmek, delilerce içilen gecelerin sonunda kusmak gibidir. Ondan olabildiğince kaçınılır, olmaması için müthiş bir çaba harcanır fakat kaçamayacağını anlayıp kustuğunuzda, ulaşmak istediğiniz rahatlama işte oradan çıkar gelir.


Gurur, geçmişe aittir. Geçmişin hesaplarıyla kurulur, geçmişin yükünü sırtlanır omzuna. Kabullenmek şimdiki an’dan geleceği kurmak üzere çıkar gelir. Marx’ın sözüyle geçmiş, insanın üzerine bir kâbus gibi çöküyordur. O kabustan uyanmak istemeyenler, “herkes için kâbus” mottosuyla sürdürürler yaşamlarını. Oysa, bir kova soğuk suyun dökülmesinin ardından irkilerek kabustan uyanılmasıdır kabullenmek.


Kabullenmek, kaybedilmiş savaşlardan çıkarılan derstir. Sonda da başlangıçta da onun payı vardır. Esaslı bir kararın sonucuna varmak, o ruhsal işkence süreçlerini sonuna kadar yaşamaktan bir adım öncesidir kabullenmek. Üzerimize moloz gibi çöken o karar süreçlerinden sonra, kısa bir iç çekiş, ensemizde vazgeçişin derin derin soluması kabullenmeyle çeker gider. Kalıplaşmış bir hüzün kalsa da değişimin başlaması için koşullar hazırdır.


Hırs da dikilir kabullenmenin karşısına gurur da! Hırsın dikilmesi gücünü kaybetmemek için, gururun ise hesapların tutması için. Kabullenmek, öylece kalakalmış değil, öylece kalmış umutsuzluğa bir meydan okuma girişimidir.